Başbakan Erdoğan’ın Dolmabahçe’de buluştuğu
gazeteci ve yazarlar içinde, Cemaat medyasından Zaman gazetesi köşe
yazarı Ali Bulaç da vardı. Zaman yazarı Bulaç, Dolmabahçe’deki buluşmaya
dair izlenimlerini köşesinde yazarken kendisini dehşete düşüren noktayı
şöyle anlattı:
“Beni dehşete düşüren şey birtakım gazeteci ve köşe yazarlarının
Sayın Başbakan’ı bir tür tahrik etmeleri, şahin bir dil kullanmaları,
cemaati “Gladio” olarak tanımlamaları, Başbakan’ın operasyonlar
konusunda geç kaldığını söylemeleri, hatta Uludere’de 34 masum insanın
öldürülmesinden söz konusu “paralel yapılanma”yı sorumlu tutmaları.”
İşte Ali Bulaç’ın Zaman’daki o yazısı:
“Dün Sayın Başbakan R. Tayyip Erdoğan, Beşiktaş’taki çalışma ofisinde
40 civarında gazeteci ve köşe yazarıyla dört saat süren bir toplantı
yaptı. İçinden geçmekte olduğumuz süreçle ilgili açıklamalar yaptı,
sorulara cevaplar verdi. Benim de katıldığım toplantıya ilişkin
izlenimlerimi anlatmak istiyorum. Açıkça toplantıdan ferahlayarak
ayrılmadım, içimi sıkıntı bastı.
Sayın Başbakan, kesin olarak “devlet içine sızmış bir örgüt”ün
varlığına inanmış durumda. 17 Aralık operasyonunda görev alan savcı ve
HSYK’nın açıklamasını “örgüt içi hiyerarşiye göre” atılmış adımlar
görüyor. Ona göre Gezi olayları gibi 17 Aralık operasyonu da belli bir
amaca yönelik. Başbakan’ın konsepti şu: Türkiye bölgesel güç, hatta
küresel aktör olma yolunda dev adımlar atıyor; uluslararası siyasi,
ekonomik vesayet düzeninden çıkıyor. Türkiye’nin gelişmesini
istemeyenler ülkeye, hükümete karşı operasyon düzenliyorlar, bu
operasyonun iç uzantısı, bir parçası da “devlet içindeki paralel
yapılanma”dır. Ciddi bir komplo ile karşı karşıya olduğuna o kadar
inanmış ki son olayların tamamını birbirine bağlıyor: Dershaneler,
yolsuzluk ve rüşvet operasyonu, savcı tarafından aranmak istenen TIR.
Her şeyi kendince mantıki bir tutarlılık içine yerleştirip komplonun
önüne geçmenin ülkenin selametiyle ilgili olduğunu söylüyor. İlk adım
olarak emniyet ve yargı içinde bir tasfiye hazırlığı içinde olduklarını
beyan ediyor. Komploda yer alanlarla ilgili geniş kapsamlı bir hazırlık
yapılıyor, adım adım isimler deşifre edilecek. Belki de işe çalışma
ofisine “böcek yerleştirenler”in açıklanmasıyla başlanacak.
Başbakan’a göre söz konusu sürecin başlangıç noktasında “dershaneler”
konusu var. Kendilerine karşı bir direnç, hatta operasyon yapılacağını
bekliyorlardı ancak böylesine geniş kapsamlı bir operasyonu tahmin
etmediklerini söylüyor. Bu arada “dershaneler” konusunda geri adım
atmanın mümkün olmadığının, yasal düzenlemenin yapılacağının altını
çiziyor: Bu konuda herhangi bir taviz söz konusu değil. Bu kadar da
değil, şantaj amaçlı kasetlerden de “paralel yapılanma”yı sorumlu
tutuyor.
Beni en çok düşündüren konu “Milli orduya karşı kumpas yapıldığı”
sözü üzerine darbe teşebbüsleri suçlamasıyla yargılanan Ergenekon ve
Balyoz sanıkları ve hükümlüleriyle ilgili bir düzenlemenin gündeme
gelmiş olması. Sayın Başbakan, açık bir dille “Kumpas lafı TSK’nın önünü
açmış olabilir” diyor. Bu konuda Adalet Bakanlığı yasal bir
düzenlemenin hazırlığı içinde. Anayasa değişikliği mümkün değil ama
yasal düzenleme AK Parti hükümetinin imkanları dahilinde. “Paralel
yapılanma”nın ilk kendisi için kullanılan KCK tutuklularının da söz
konusu düzenlemeden yararlanabilecekleri iması yapılıyor.
Başbakan, belli ki kaygılı, “yolsuzluk ve rüşvet” operasyonları onu
fazlasıyla kızdırmış, tabii ki yolsuzluklara sahip çıkmıyor, ama her gün
yeni operasyonlarla masum insanların evlerinin, şirketlerin
basılabileceğini, buna da dur demenin zaruri olduğunu söylüyor.
Sayın Başbakan, 17 Aralık operasyonundan sorumlu tuttuğu Hizmet
Hareketi’ne “cemaat” denilmesine karşı: “Türkiye’de bir dizi cemaat var”
diyor, “Zaten onlar da kendilerine camia diyorlar.” Camia ile
bağlantılı olduğu birimleri veya görevlileri tasfiye etme meyanında
kendisine iki soru sordum:
“1) “Devlet içi örgütün tercümesi cemaattir. Bürokraside size
karşı gelen, operasyon yapan memurlar varsa bunları hukuk içinde kalarak
tasfiye etmeniz hakkınız. Biz de sizi destekliyoruz. Ama cemaat derken
esnafından memuruna, öğretmenine kadar on binlerce insanı bu
operasyondan nasıl uzak tutacaksınız? Kuru yanında yaş yanmayacak mı? Bu
28 Şubat olmaz mı?”
“2) Cemaat üyesi ile AK Parti seçmeni/seveni iç içe. Şu anda
Türkiye’de büyük bir huzursuzluk söz konusu, aileler bölünüyor. Ve bu,
büyük ölçüde giderek artan gerilimden kaynaklanıyor. Biraz soğutmak
gerekmez mi? Siz bu konuda adım atmaz mısınız?”
Sayın Başbakan “devlet içindeki paralel yapılanma” içinde yer alanlar
ile “kendisine komplo kuranları” masum insanlardan ayırt ettiklerini,
kimsenin haksız yere mağdur edilmeyeceğini söyledi, ama ortalığı soğutma
konusunda ümit verici şeyler söylemedi. “Mesele medyadaki salvoların
ötesine geçti” diyor.
Beni dehşete düşüren şey birtakım gazeteci ve köşe yazarlarının Sayın
Başbakan’ı bir tür tahrik etmeleri, şahin bir dil kullanmaları, cemaati
“Gladio” olarak tanımlamaları, Başbakan’ın operasyonlar konusunda geç
kaldığını söylemeleri, hatta Uludere’de 34 masum insanın öldürülmesinden
söz konusu “paralel yapılanma”yı sorumlu tutmaları.
Bir kere daha anladım ki hepimizin teenniye, sükunete, suhulete
ihtiyacımız var. Maalesef hava bu yönde esmiyor. Biz yine “kardeşlik
türküsü”nü söylemeye devam edelim, aksi halde çok üzüleceğiz.”
http://www.odatv.com/n.php?n=beni-dehsete-dusuren-sey...-0501141200
"Beni dehşete düşüren şey..."
Bizler; ABD ve AB’ Ülkelerinde eğitim gören, aynı zamanda ATATÜRK İlke ve İnkılaplarına bağlı, Ülkesini, Vatanını ve Milletini seven, Siyasi Parti olarakta CHP’ye yakın SOL eğilimli Türkiye’li Üniversite öğrencileriyiz. inceayarsiyaset.blogspot.com siz değerli arkadaşlarımızın faydalanması için açılmıştır. Amacımız; Türkiye’de izlenilen siyasetleri özellikle de İktidar partisinin yanlış siyasetlerini yakından takip edip mercek altına alarak siz değerli okuyucularımızla paylaşmaktır.
Powered by Blogger.
0 comments
Write Down Your Responses