AKP’de çözülmeler sürüyor. Gidişat, 28 Şubat sürecinde DYP’nin
başına gelenleri ve Refahyol'un çöküşünü hatırlatıyor.... Son kilit
isimler Abdülkadir Aksu ve Kadir Topbaş olacak. Bakalım onlar ne zaman,
hangi cenahı seçecek?.. Ali Babacan ve Mehmet Şimşek hepsinden önemli
tabii!..
Bugün itibarıyla “hasar tespit raporu” şöyle:
Başbakan Erdoğan’ın önünde iki seçenek kalmış gibi; İstifa ve yeniden
hükümeti kurma görevini alıp, Meclis’ten güvenoyu isteme ya da erken
seçime gitme...
İstifasını verdiği gün, şimdilik “Çin işkencesi” şeklinde
sürdürülen AKP’deki çözülme öyle hızlanır ki, Meclis çoğunluğunu
kaybedebilir. Bu durumda da Cumhurbaşkanı Gül, Erdoğan’a değil, bir
başka isme hükümeti kurma görevini verir. Yani Erdoğan, Hocası merhum
Erbakan gibi “havada-karada ikmal” falan yapamaz, Köşk’e çıkamadan çakılır, kalır!..
Direnir ve Cemaatle savaşı sürdürürse; AKP’yi Meclis çoğunluğunu
kaybedecek şekilde yine parçalarlar. Gül, AKP’den kopmuş bir isme
hükümeti kurma görevini verir. Yeni AKP ve CHP ortaklığı, yetmezse
yanlarına BDP’yi de katıp ülkeyi yerel seçime, ardından erken genel
seçime götürürler.
Her iki durumda da Meclis’te çoğunluğu yitiren Erdoğan’ın dokunulmazlığı kaldırılır, askeri darbe değil, ama “Cemaat darbesiyle” “Mursi’nin akıbeti” yaşatılır!..
Olası bu geçiş döneminin müstakbel Başbakan adayına gelince; Hemen hemen belli gibi. Kim mi?
Önce Başbakan Erdoğan’ın hasta olduğunun ortaya çıkması üzerine 4 Aralık 2011’de Silivri’den yazdığım “İngiltere-ABD-Almanya Şeytan Üçgeni” başlıklı yazımdan bazı bölümleri aktarayım:
"Bugünlerde bir anket yaptırıp Erdoğan sonrası AKP’nin akıbeti ve
başına kimin gelmesinin iyi olacağının sorulduğu ortaya çıktı!.. Ali
Babacan, Ahmet Davutoğlu, Bülent Arınç favoriymiş.
ABD’de bir düşünce kuruluşunun bir süre önce Ali Babacan’lı senaryo geliştirdiğini yazmıştım... Ne tesadüf?!..
ABD’nin 2 numarası Biden çok önemli bir çuvalla Türkiye’ye geldi.
Gül’le görüşmesi 1 saat plânlanmışken 2 saat sürmüş ve Biden’in
izlenimi: ‘Gül bilge biri, sorunlara yaklaşımına takdir duyuyoruz’
olmuştu...
Biden’e Ali Babacan refakat etti. O da epey takdir ve beğeni
topladı... Ya, böylesi bir ziyaretçi ve gündem varken Dışişleri Bakanı
Davutoğlu neredeydi? Neonazilerin öldürdüğü Türklerin hak ve hukukunu
savunmak için Almanya’da. Hem de 5 günlüğüne, hem de yanına öyle bir
gazeteci ordusu almadan...
Davutoğlu’nun zamanlaması ve içeriği açısından dikkat çeken bu
uzun ziyareti için, Erdoğan sonrasının lider arayışlarında Avrupa’nın
patronu haline gelen (İngiltere’yi hiç Avrupa’da saymadım; o ABD’nin
yanında-arkasında) Almanya’nın nabzını tutma desem... Burada durayım, o
kadara aklım ermez!..
Almanya’ya gelince; şöyle bir daha durup düşünmemiz gerekiyor,
söylenecek ve sorulacak çok şey var zira. 2002’de DSP-MHP-ANAP
hükümetinin, Almanya’da yazılan bir 'senaryo' yüzünden erken seçime
gittiği ve AKP’nin hepsini silip-süpürdüğü...”
O SENARYO
Silivri’deki bu yazımda
bahsettiğim Ali Babacan’lı senaryo New York Üniversitesi'ndeki Küresel
İlişkiler Merkezi (CGA)’nce hazırlandı, adı da “Türkiye 2020” idi.
CGA’nın özelliği, daha önce Irak, İran, Çin ve Rusya üzerinde çalışmış olması. “Türkiye 2020”de yer alan üç senaryo ana hatlarıyla şöyleydi:
Bağnaz İslâmcılık : AKP 2020'de, laik muhalefetin
zayıflığından yararlanıp, muhafazakâr kentli alt-orta sınıfların
taleplerini karşılayarak, İslâmcı Saadet Partisi (SP)’yla ittifak
oluşturur. Sünni İslâm iç ve dış politikada başat güç olur, azınlık
görüşleri dışlanır.
Bağnaz Laiklik : Gelecek yıllarda AKP sosyo-ekonomik
sorunlarla, İslamcı eğilimlerine yönelik artan direnişle ve kötüleşen
bir güvenlik durumuyla yüz yüze kalır. Bu da CHP için, ordunun ve
MHP'nin desteğiyle iktidara gelme fırsatı yaratır. Yeni koalisyon güçlü,
güvenli ve laik bir Türkiye'yi hedefler. Ancak bu hedef doğrultusunda
otoriterliğe meyleder.
Siyasi Çoğulculuk :AKP'nin gücü bu yıl zirveye çıktı, ama
gelecek yıl ve sonrasında kısmen seçmenlerin beklentilerini
karşılamadaki başarısızlıklar, kısmen de anayasal sınırları zorlaması ve
muhalefetteki canlanma nedeniyle hegemonik pozisyonuna yönelik meydan
okumalar artar. Erdoğan'ın başkanlık sistemini getirme çabaları, medyaya
yönelik süregiden kısıtlamalar ve apaçık 'İslami' bir dış politika,
birçok ılımlı seçmenin ve siyasetçinin iktidar partisinden uzaklaşmasına
yol açar. 2015'teki seçimlerden AKP'nin hâlâ en büyük parti olduğu,
fakat net çoğunluğa sahip olmadığı dengeli bir meclis çıkar. Bunun
sonucunda yaşanacak siyasi tıkanıklık da 2017'de AKP'nin bölünmesi ve
erken seçimlerle aşılır... Ali Babacan ön plana çıkıp, Erdoğan’la
arasına mesafe koyar ve onu Kıbrıs sorununu görmezden gelerek AB üyeliği
projesini çıkmaza sokmakla suçlar.
Son senaryoda CHP için de şu ilginç ifade kullanılıyordu:
“Yeni bir CHP liderleri kuşağı, partinin
Kemalizm'in kutuplaştırıcı ideolojik yönleri yerine, demokratik
yanlarını vurgulayan sosyal demokrat bir parti olarak yeni imajını
sağlamlaştıracak.”
Kılıçdaroğlu’na Göre “Temiz AKP’li”
Şimdi yolsuzluk operasyonu başladıktan sonra dış ve iç çevrelerden gelen bazı açıklamaları alt alta koyalım:
AKP’nin kurulması ve iktidar olmasında önemli rol oynayan, özellikle “Kürdistan açılımlarının” mimarı CIA uzmanı Henry Barkey, “Taraflar
arasında bir kırılma yaşanıyor, ancak bu kırılma geçici olacak ve
partinin başına başka bir isim geçtiği takdirde sona erecek, çünkü
partinin tabanı ile Gülen Hareketi’nin tabanları aynı ideolojiye
sahip... Yolsuzluk soruşturması sadece bakanlara değil, belki de
Başbakan Erdoğan’a yakın başka isimlere de sıçrayarak daha da
büyüyebilir. Bu nedenle adı yolsuzluğa karışmayan milletvekillerinin
partiyi kurtarmak için dönebilecekleri tek isim Abdullah Gül’dür” dedi.
Cemaatin Washinton Temsilcisi Ali H. Aslan, Pazartesi günü şöyle yazdı:
“Washington, Türk siyaset sahnesine dahamakul ve şaibesiz aktörlerin girmesini ümit ediyor.”
Geçmişte CHP ile kavga eden ve “AKP’den vazgeçmeyeceklerini” açıklayan Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grup Başkanı Hannes Swoboda, bakanların istifa ettiği gün Twitter’dan, “İstifaların
ardından Erdoğan'ın başı dertte. Belki de Türkiye'nin yeni bir
başbakana ihtiyacı vardır; Daha az otokratik ve diyaloğa daha hazır" şeklinde mesaj attı.
Partinin başına yeni isim... Adı yolsuzluğa karışmayan milletvekilleri... Makul ve şaibesiz aktörler... Yeni bir başbakan...
Türkiye'ye Başbakan aradıkları ve birilerini tarif ettikleri ortada!..
Bu mesajlar arasında hafta sonu bir isim daha ilginç bir açıklama
yaptı. Bu kişi, son dönemde Washington ve ABD Büyükelçisi ile mesaisini
yoğunlaştıran CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’ydu. Antalya programı
sırasında bir grup gazeteciye şunu söyledi:
“Bunların ar damarı çatlamış. Bir iki bakan hariç hepsi kirli.
Temiz adamlardan biri, kabinenin en genç bakanı Ali Babacan. Kendi işini
yapan, tutarlı birisi...”
Kılıçdaroğlu’nun “Babacan” vurgusu, tesadüf mü, yoksa yoğun dış mesailerde paylaşılan bir “bilginin” ağızdan kaçırılması mıydı bilinmez, ama tüm yolların Babacan’a çıktığı kesin.
Bazı çevrelerin de İngiliz vatandaşı Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’i “çok temiz” diye ön plana çıkarmaya başladığını hatırlatıp, şunu söylüyorum:
Çok geç olmadan Türk Milleti’ne ait “milli senaryoyu” yazmak zorundayız...
Değilse, yağmurdan kaçarken, çok feci bir doluya tutulacağız!..
Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Sincan, Mamak ve Şirinyer’e kucak dolusu sevgiler
Müyesser Yıldız
Odatv.com
http://www.odatv.com/n.php?n=turkiyenin-yeni-basbakani-kim-olacak-2712131200
Türkiye'nin yeni Başbakanı kim olacak
Bizler; ABD ve AB’ Ülkelerinde eğitim gören, aynı zamanda ATATÜRK İlke ve İnkılaplarına bağlı, Ülkesini, Vatanını ve Milletini seven, Siyasi Parti olarakta CHP’ye yakın SOL eğilimli Türkiye’li Üniversite öğrencileriyiz. inceayarsiyaset.blogspot.com siz değerli arkadaşlarımızın faydalanması için açılmıştır. Amacımız; Türkiye’de izlenilen siyasetleri özellikle de İktidar partisinin yanlış siyasetlerini yakından takip edip mercek altına alarak siz değerli okuyucularımızla paylaşmaktır.
Powered by Blogger.
0 comments
Write Down Your Responses