'Kuzey Kore rejimi Naziler gibi'

Birleşmiş Milletler (BM) bünyesinde oluşturulan bir komisyonun, bir yılı aşkın bir soruşturmanın ardından hazırladığı, Kuzey Kore’deki çalışma kamplarında cinayet, işkence, tecavüz, aç bırakma olaylarına yer verilen 400 sayfalık rapordaki ayrıntılar, Nazi döneminin uygulamalarıyla benzetildi.

 
“Bir deri bir kemik haldeki ceset yığınını taşımakla görevlendirilen mahkûm, yüzlerinin fareler tarafından kemirildiğini görüyor... Cesetler yakılacak, külleri de gübre olarak kullanılacak... Bebeğin ağlamasından rahatsızlık duyan bir gardiyan, dehşet içindeki mahkuâmların gözleri önünde anneye bebeğini baş aşağı kovaya sokma emri veriyor...”
Bu ve benzeri korkunç olayların yer aldığı raporda, Kuzey Kore rejimi onlarca yıldır kendi vatandaşlarını aç bırakma, işkence, tecavüz, cinsel taciz vb. yöntemlerle cezalandırmakla suçlanıyor.
Hamile olabilecekleri düşüncesiyle Çin’den zorla geri getirilen kadınların öykülerinin anlatıldığı raporda, yeni doğan bir bebeğin boğulmasının dışında, bazen kimyasallar, bazen dayakla, bazen de anestezi olmadan yapılan ameliyatlarla zorunlu kürtaj öyküleri de yer alıyor. Çinli babanın, Kuzey Kore’de ırkın saflığı politikasına aykırı olduğu belirtiliyor.
Yönetimin, yiyeceği nüfus kontrolü için kullandığı da söyleniyor.
Kamplardan kurtulan bir kişi BM’ye verdiği ifadede “O kadar çok insan ölüyor ki, artık buna alıştık, bir şey hissetmiyoruz” diyor. Geçen 50 yılda gözaltında yüz binlerce kişinin hayatını kaybettiği öne sürülüyor.
Sağ kalanlar lider Kim Jong-un’un, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılandığını görmek istiyor.
Raporu Cenevre’de açıklayan Michael Kirby, cesetlerin yakılmaya götürülmesi gibi bazı uygulamaların Nazileri çağrıştırdığının altını çiziyor: “İkinci Dünya Savaşı sonunda pek çok kişi ‘keşke önceden bilseydik’ demişlerdi. Şimdi uluslararası toplum biliyor. Harekete geçmemenin bahanesi yok.”
Rapor, her ne kadar BM Komisyonu’nun da önerdiği gibi Kim ve başka yetkililerin Lahey’e götürülmesi için bir zemin hazırlasa da, çabaların Kuzey Kore’nin müttefiki Çin’in veto gücünün olduğu Güvenlik Konseyi’ne takılması kaçınılmaz.
Rejim raporu “sosyalist sistemi sabote etmeye yönelik komplo” olarak tanımlarken, Güney Kore ve ABD başta olmak üzere dünyadan tepki geldi. İnsan Hakları İzleme Örgütü de, raporun dünyanın Kuzey Kore’ye ilgisinin nükleer programıyla sınırlı kalmaması gerektiğini gösterdiği görüşünde.
Aslında Kuzey Kore’de yaşananlar uzun süredir tahmin ediliyordu. Ancak rejim ilk kez bir BM kuruluşu tarafından suçlanmış oldu. İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nin web sitesinde, insan hakları ihlallerinin “çağdaş dünyada bir benzerinin olmadığına” dikkat çekildi.
BM’ye göre, çalışma kamplarında 80-120 bin kişi son derece kötü koşullarda bulunuyor.

Birleşmiş Milletler (BM) bünyesinde oluşturulan bir komisyonun, bir yılı aşkın bir soruşturmanın ardından hazırladığı, Kuzey Kore’deki çalışma kamplarında cinayet, işkence, tecavüz, aç bırakma olaylarına yer verilen 400 sayfalık rapordaki ayrıntılar, Nazi döneminin uygulamalarıyla benzetildi.
“Bir deri bir kemik haldeki ceset yığınını taşımakla görevlendirilen mahkûm, yüzlerinin fareler tarafından kemirildiğini görüyor... Cesetler yakılacak, külleri de gübre olarak kullanılacak... Bebeğin ağlamasından rahatsızlık duyan bir gardiyan, dehşet içindeki mahkuâmların gözleri önünde anneye bebeğini baş aşağı kovaya sokma emri veriyor...”
Bu ve benzeri korkunç olayların yer aldığı raporda, Kuzey Kore rejimi onlarca yıldır kendi vatandaşlarını aç bırakma, işkence, tecavüz, cinsel taciz vb. yöntemlerle cezalandırmakla suçlanıyor.
Hamile olabilecekleri düşüncesiyle Çin’den zorla geri getirilen kadınların öykülerinin anlatıldığı raporda, yeni doğan bir bebeğin boğulmasının dışında, bazen kimyasallar, bazen dayakla, bazen de anestezi olmadan yapılan ameliyatlarla zorunlu kürtaj öyküleri de yer alıyor. Çinli babanın, Kuzey Kore’de ırkın saflığı politikasına aykırı olduğu belirtiliyor.
Yönetimin, yiyeceği nüfus kontrolü için kullandığı da söyleniyor.
Kamplardan kurtulan bir kişi BM’ye verdiği ifadede “O kadar çok insan ölüyor ki, artık buna alıştık, bir şey hissetmiyoruz” diyor. Geçen 50 yılda gözaltında yüz binlerce kişinin hayatını kaybettiği öne sürülüyor.
Sağ kalanlar lider Kim Jong-un’un, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılandığını görmek istiyor.
Raporu Cenevre’de açıklayan Michael Kirby, cesetlerin yakılmaya götürülmesi gibi bazı uygulamaların Nazileri çağrıştırdığının altını çiziyor: “İkinci Dünya Savaşı sonunda pek çok kişi ‘keşke önceden bilseydik’ demişlerdi. Şimdi uluslararası toplum biliyor. Harekete geçmemenin bahanesi yok.”
Rapor, her ne kadar BM Komisyonu’nun da önerdiği gibi Kim ve başka yetkililerin Lahey’e götürülmesi için bir zemin hazırlasa da, çabaların Kuzey Kore’nin müttefiki Çin’in veto gücünün olduğu Güvenlik Konseyi’ne takılması kaçınılmaz.
Rejim raporu “sosyalist sistemi sabote etmeye yönelik komplo” olarak tanımlarken, Güney Kore ve ABD başta olmak üzere dünyadan tepki geldi. İnsan Hakları İzleme Örgütü de, raporun dünyanın Kuzey Kore’ye ilgisinin nükleer programıyla sınırlı kalmaması gerektiğini gösterdiği görüşünde.
Aslında Kuzey Kore’de yaşananlar uzun süredir tahmin ediliyordu. Ancak rejim ilk kez bir BM kuruluşu tarafından suçlanmış oldu. İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nin web sitesinde, insan hakları ihlallerinin “çağdaş dünyada bir benzerinin olmadığına” dikkat çekildi.
BM’ye göre, çalışma kamplarında 80-120 bin kişi son derece kötü koşullarda bulunuyor.

Birleşmiş Milletler (BM) bünyesinde oluşturulan bir komisyonun, bir yılı aşkın bir soruşturmanın ardından hazırladığı, Kuzey Kore’deki çalışma kamplarında cinayet, işkence, tecavüz, aç bırakma olaylarına yer verilen 400 sayfalık rapordaki ayrıntılar, Nazi döneminin uygulamalarıyla benzetildi.
“Bir deri bir kemik haldeki ceset yığınını taşımakla görevlendirilen mahkûm, yüzlerinin fareler tarafından kemirildiğini görüyor... Cesetler yakılacak, külleri de gübre olarak kullanılacak... Bebeğin ağlamasından rahatsızlık duyan bir gardiyan, dehşet içindeki mahkuâmların gözleri önünde anneye bebeğini baş aşağı kovaya sokma emri veriyor...”
Bu ve benzeri korkunç olayların yer aldığı raporda, Kuzey Kore rejimi onlarca yıldır kendi vatandaşlarını aç bırakma, işkence, tecavüz, cinsel taciz vb. yöntemlerle cezalandırmakla suçlanıyor.
Hamile olabilecekleri düşüncesiyle Çin’den zorla geri getirilen kadınların öykülerinin anlatıldığı raporda, yeni doğan bir bebeğin boğulmasının dışında, bazen kimyasallar, bazen dayakla, bazen de anestezi olmadan yapılan ameliyatlarla zorunlu kürtaj öyküleri de yer alıyor. Çinli babanın, Kuzey Kore’de ırkın saflığı politikasına aykırı olduğu belirtiliyor.
Yönetimin, yiyeceği nüfus kontrolü için kullandığı da söyleniyor.
Kamplardan kurtulan bir kişi BM’ye verdiği ifadede “O kadar çok insan ölüyor ki, artık buna alıştık, bir şey hissetmiyoruz” diyor. Geçen 50 yılda gözaltında yüz binlerce kişinin hayatını kaybettiği öne sürülüyor.
Sağ kalanlar lider Kim Jong-un’un, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılandığını görmek istiyor.
Raporu Cenevre’de açıklayan Michael Kirby, cesetlerin yakılmaya götürülmesi gibi bazı uygulamaların Nazileri çağrıştırdığının altını çiziyor: “İkinci Dünya Savaşı sonunda pek çok kişi ‘keşke önceden bilseydik’ demişlerdi. Şimdi uluslararası toplum biliyor. Harekete geçmemenin bahanesi yok.”
Rapor, her ne kadar BM Komisyonu’nun da önerdiği gibi Kim ve başka yetkililerin Lahey’e götürülmesi için bir zemin hazırlasa da, çabaların Kuzey Kore’nin müttefiki Çin’in veto gücünün olduğu Güvenlik Konseyi’ne takılması kaçınılmaz.
Rejim raporu “sosyalist sistemi sabote etmeye yönelik komplo” olarak tanımlarken, Güney Kore ve ABD başta olmak üzere dünyadan tepki geldi. İnsan Hakları İzleme Örgütü de, raporun dünyanın Kuzey Kore’ye ilgisinin nükleer programıyla sınırlı kalmaması gerektiğini gösterdiği görüşünde.
Aslında Kuzey Kore’de yaşananlar uzun süredir tahmin ediliyordu. Ancak rejim ilk kez bir BM kuruluşu tarafından suçlanmış oldu. İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nin web sitesinde, insan hakları ihlallerinin “çağdaş dünyada bir benzerinin olmadığına” dikkat çekildi.
BM’ye göre, çalışma kamplarında 80-120 bin kişi son derece kötü koşullarda bulunuyor.

https://www.blogger.com/blogger.g?blogID=1430321888638235081#editor/target=post;postID=1541200307779358069

,

0 comments

Write Down Your Responses

Bizler; ABD ve AB’ Ülkelerinde eğitim gören, aynı zamanda ATATÜRK İlke ve İnkılaplarına bağlı, Ülkesini, Vatanını ve Milletini seven, Siyasi Parti olarakta CHP’ye yakın SOL eğilimli Türkiye’li Üniversite öğrencileriyiz. inceayarsiyaset.blogspot.com siz değerli arkadaşlarımızın faydalanması için açılmıştır. Amacımız; Türkiye’de izlenilen siyasetleri özellikle de İktidar partisinin yanlış siyasetlerini yakından takip edip mercek altına alarak siz değerli okuyucularımızla paylaşmaktır.

Powered by Blogger.