İran Anlaşması ve Türkiye
İran ile BM Güvenlik Konseyi’nin
5 Daimi üyesi (ABD, Rusya, Çin, İngiltere, Fransa) ve Almanya’dan oluşan altı
ülke arasında Cenevre’de dün varılan ve Tahran yönetiminin nükleer programının
kontrol altına alınmasını sağlayacak mutabakatın etkisi sadece doğu komşumuz
ile sınırlı kalmayacak. İran ile Batı arasında ilişkilerin süratle
normalleşmesi anlamı taşıyan bu anlaşma, bölgede yeni dengeler kurulmasına
neden olacağı için Türkiye’ye de kaçınılmaz biçimde etkileri olacaktır.
Bölge artık daha güvenli
Anlaşmanın Türkiye ve bölgemiz
açısından olumlu yönlerine bakacak olursak:
1. İran’ın nükleer silah tehdidi
ortadan kalkacağı için bölgede güvenlik kaygıları azalacak. Nitekim dün hükümet
kanadı adına Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan olumlu açıklamanın ardından ana
muhalefet sözcüsü CHP Genel Başkan Yardımcısı Faruk Loğoğlu da anlaşmayı
“Bölgemizin huzur, güvenlik ve istikrarı bakımından olumlu ve umut verici bir
gelişme” olarak değerlendirdi.
2. İran üzerindeki ekonomik
yaptırımların hafiflemesi, Türkiye için yeni ticaret ve yatırım olanakları
yaratacaktır.
3. Batı ile normalleşme İran’da
demokrasi ve hukuk devleti ilkelerini güçlendirecektir.
4. İran’ın nükleer programına
ilişkin meselenin büyük devletlerin devreye girmesi sonucu “diplomasi” ile
çözülmüş olması, Suriye krizinin de benzer biçimde çözümünü hızlandıracaktır.
İran yükselirken Türkiye
yalnızlaşıyor
İran ile Batı arasında
ilişkilerin on yıllar sonra yoluna girecek olmasının Türkiye açısından bazı
arzu edilmeyen yan etkileri olması da beklenmeli. Şöyle ki:
1. Başta Suriye ve Irak olmak
üzere Ortadoğu’daki krizlerin çözümünde İran çok daha kilit bir rol
oynayacaktır.
2. İran “yumuşak Şii güç” olarak
ön plana çıkarken AKP hükümetinin Suriye ve Mısır’da olduğu gibi “El Kaide ve
Müslüman Kardeşler destekçisi” algısı yaratan politikalar izlemesi, bölgede ve
dünyada çok daha tepki görecektir. Türkiye bölge denkleminde giderek daha fazla
yalnızlaşabilir. Geçmişte Tahran’da büyükelçilik yapan CHP İstanbul
Milletvekili Osman Korütürk bu olasılığı şöyle özetledi:
“İran’ın istikrara yöneldiği bir
dönemde Ankara’nın dış politikası muhataplarına güvensizlik hissi veriyor. Önce
İsrail ile, ardından Mısır ile ipleri kopardık. Ortadoğu’nun iki temel aktörü
ile ilişkimiz yok artık. Biz bu algıyı yaratırken, İran kendini düzeltiyor ve
dünyaya normalleşme işaretleri veriyor. Böyle giderse Türkiye giderek daha geri
plana itilebilir.”
3. Türkiye’nin İran ile ticaret
hacminin büyümesinde o ülkeye yönelik ambargoların etkisi vardı. Şimdi bu
yaptırımlar kalkınca, başta enerji olmak üzere İran’ın temel altyapı
projelerinde aslan payını dünkü anlaşmada imzası olan devletlerin alması çok
büyük olasılık.
KAGİDER’DEN LİDERLERE ‘KADIN
BAŞKAN’ ÇAĞRISI
Siyasi partiler bugünlerde yerel
seçimlerde yarışacak belediye başkan adaylarını belirleme telaşı içinde.
Türkiye Kadın Girişimciler
Derneği de (KAGİDER) bunu hesaba katarak geçen günlerde Ankara’ya çıkarma
yaptı.
Amaçları, partiler üzerinde
“kadın aday” baskısı kurmak. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “Üç adaydan biri kadın
olacak” sözünü, CHP ve BDP’deki kadın kotalarını umut verici buluyorlar.
Ancak..
Sadece listeye koymuş olmak için
kadın aday gösterilmesine de şiddetle karşılar. Başkan Gülden Türktan,
“Seçilebilecek noktalardan kadın aday gösterilmesini istiyoruz” dedikten sonra
sözlerini şöyle sürdürdü:
“Türkiye’de kadın akademisyen
oranı yüzde 36. Kadının ekonomiye katılımı yüzde 26, parlamentoda temsili yüzde
14. CEO’ların yüzde 12’si, esnafın yüzde 9’u kadın. Kadın girişimcilerin oranı
yüzde 6. Ama kadın belediye başkanı oranımız sadece yüzde 1. Kadınlara fırsat
verilse yerel yönetimlerde de bu oranın kısa sürede hızla yükseleceğinden hiç
şüphemiz yok. Başta siyasi partiler olmak üzere tüm topluma bu konuda görev
düşüyor.”
Liderlerden bu konuda somut bir
talepleri var mı?
Başkan Türktan, “En azından
Meclis’teki temsil oranına, yani yüzde 14’e ulaşmasını istiyoruz” diye yüksek
bir hedef koyuyor.
Yüzde 1’den yüzde 14’e... Mümkün
mü?
Neden olmasın?..
0 comments
Write Down Your Responses