Dünkü gurur tablosu

Sevgili okuyucularım, dün Cumhuriyet’in 90. Yıldönümü’nü hep birlikte kutladık. Cumhuriyet’in kutlanması, o kavramın sadece anılması değildir.

Laik rejimin temelleri 29 Ekim günü atılmıştır.
Türkiye uygarlığa ve çağdaşlığa yönelişin ilk adımlarını o gün atmıştır.
Biz Cumhuriyet’i o ilkelerden geriye dönüşün asla olmayacağını bilerek kutluyoruz.
Caddelerin, meydanların durumunu dün mutlaka izlediniz. Ya birebir katıldınız, ya da ekranlardan gördünüz.
Milyonlarca Türk insanı Cumhuriyet’in ilke ve devrimlerinin peşinde sokaklara dökülmüştü.
Anıtkabir, meydanlar ve caddeler “Mustafa Kemal’in askerleri” tarafından coşkuyla doldurulmuştu.
Ulusal bayram günlerinin kutlanmasına yasak getiren iktidar ve onun polisi bazı yerlerde yine ortalıkta idi, hiçbir olay olmadığı halde müdahale ediyordu…
* * *
Çeşitli yerlerde karşılaştığım, ya da önümü kesen binlerce insandan hep aynı şeyleri duyuyorum:
“Emin Bey bu iş artık bitti. Bunlar ülkeyi ele geçirdi, gitmeleri mümkün değil… Zaten bizim gibi düşünenlerin sayısı da çok azaldı.”
Bunu söyleyenler bilerek veya bilmeyerek büyük bir yanılgı içinde.
Bizim gibi düşünenlerin sayısı asla azalmadı.
Milyonlarca kişiyiz. Çok büyük kitleleriz.
Korku toplumu yaratıldı, evet!
İnsanlar sindirildi ve ses çıkaramaz duruma getirildi, polis devleti kuruldu, evet!
Türkiye eşe dosta peşkeş çekildi ve çekiliyor, evet!
Ama bizler bu evetleri direncimizle kıracağız, direncimizle yıkacağız.
Pes etmek, yılgınlığa düşmek yok.
Bunları sokakta karşıma çıkıp soran, ya da böyle düşünen, böylesine bir karamsarlığa düşmüş olan herkese aynen söylüyorum.
İşte, dünkü coşkulu kitleler hepimize örnek olsun. O kalabalıkları görünce insan nasıl karamsar olabilir?
* * *
Dahasını söyleyeyim, önümüzdeki 10 Kasım günü yine yüz binlerce insanımız ellerinde Türk Bayrakları’yla Anıtkabir’e sel gibi akıp Atatürk’ün önünde saygı duruşunda bulunacak.
Şimdi soruyorum, böyle bir olay dünyanın hangi ülkesinde var?
Taaa 1938 yılında aramızdan ayrılmış olan bir fani… Aradan geçmiş koskoca 75 yıl…
Ve o insan, milleti tarafından unutulmamış.
Böyle ikinci bir örnek dünyanın neresinde var?
Efendim günün birinde AKP diye bir parti gelmiş, devleti ele geçirmiş, Türkiye’yi din devleti yapma çabalarına girişmiş!..
Mümkündür, olabilir! Ama her şeyin bir çaresi, her gelişin bir gidişi vardır.
* * *
Osmanlı çürümüş, bitmiş, yıkılmak üzere idi.
Başkenti İstanbul dahil her yeri işgal edilmiş, bütün cephelerde yenik duruma düşmüş, Mondros ve Sevr antlaşmalarını imzalamıştı.
O günlerde acaba kaç kişinin aklına iyimser tahminler gelirdi! Kaç kişi “Biri çıkıp bizi bu bataklıktan kurtaracak” diye düşünürdü!
Sadece içimizden birileri değil, ülkemizi işgal eden Yunanistan, İngiltere, Fransa, İtalya, Rusya gibi ülkelerde hangi devlet adamının böyle bir şey düşünmesi mümkündü!
Ama oldu.
Bir kahraman çıktı ve binbir güçlükle boğuşarak işi bitirdi. Bağımsızlığımızı kazandık,
Cumhuriyet’i kurduk.
Falih Rıfkı Atay, Osmanlı döneminde Suriye’de Ordu Komutanı Cemal Paşa’nın karargahında görevli. O günleri anlattığı Zeytindağı isimli eserinde bakınız ne diyor:
“O sırada Türkiye’ye birkaç yıl sonra Atatürk gibi bir adamın geleceği düşünülemezdi. Böyle bir şeyin fantezi romanlarında bile yeri olamazdı…”
Bu iki cümle, şimdi karamsarlığa kapılan, “Eyvah, bunlar artık gitmeyecek” diyen herkesin kulağına küpe olmalıdır.
Gidecekler, elbette gidecekler…
Sadece zamanını bilemiyoruz. Biraz daha sabırlı olmamız gerekiyor.
Dünkü Cumhuriyet coşkusu bize bunu bir kez daha gösterdi.
Emir geldi, ört kafanı!
Sevgili okuyucularım, Türkiye’de Müslümanlık sömürüsünün nasıl yapıldığını, kutsal dinimizin bir parça beze nasıl endekslendiğini artık hepimiz biliyoruz.
Bunların kafasında varsa yoksa türban, varsa yoksa sıkmabaş!
Bunun çıkar yol olmadığını bildikleri için sıkmabaşa kendi kafalarına uygun yeni bir tanım getirdiler:
Başörtüsü!
Oysa hiç ilgisi yok. Başörtüsü Türk kadınının geleneksel örtüsüdür. O örtüde, o yemenide “Saç kılları görülmeyecek” diye bir zorlama yoktur. Saçın en az yarısı açıktır. Altına pardösü gibi bir üniforma giyilmez.
Bu iktidarın bütün derdi, sıkmabaşı siyasi bir simge olarak kullanıp özellikle genç kızları ve kadınlarımızı bu yolla, Müslümanlık adına sömürmektir.
Sadece onları değil, ellerine geçirdikleri devleti de bu yolla sömürmektir.
* * *
Üç adet AKP’li kadın milletvekili geçtiğimiz günlerde Mekke’ye gidip hacı oldular.
Allah kabul etsin!
İktidar, tam da Kurban Bayramı öncesinde kamu kurumlarında sıkmabaşı serbest bıraktı.
Kamu görevlileri örtünür de, AKP’li kadın milletvekilleri örtünmez mi!
Yüksek yerden, padişah hazretlerinden onlara da emir geldi:
“İsteyen milletvekili arkadaşlar örtünsün. Memnun olurum! Şimdilik üç kişi yeter.”
Mekke’ye gönderilip hacı yapılan üç kadın milletvekili kararlarını hiçbir baskı
altında kalmadan (!) açıkladılar:
“Biz hacı olduk, artık örtünmeye karar verdik!”
* * *
Şimdi örtünecek olan o milletvekillerinin isimlerini daha önce hiç duymamıştık.
Meclis çalışmalarında neredeydiler, ne yaparlardı, hiç kimse bilmiyor.
Aynen eski futbolcu, AKP Milletvekili Hakan Şükür gibi.
Meclis’te var mı, yok mu, ne iş yapar belli değil. Ama her hafta sonu Lig TV
ekranlarında onu büyük paralar karşılığında maç yorumu yaparken izleyebilirsiniz.
Meclis’te yok, futbolda var.
Peki şimdi örtünmeye karar veren o kadın milletvekilleri nerede? Meclis’te yoklar ama başka yerde de görülmediler.
Yarın Meclis’e örtünüp geleceklermiş.
Tanıyanlar onları o güzelim saçları ile anımsayacaklar!
Milletin iradesini temsil ettiği iddia edilen Meclis’te bir bu eksikti. Yıllar önce Meclis’e örtülü gelip kovulan ABD vatandaşı Merwe’den sonra şimdi karşımızda yeni bir üçlü! Bakarsınız sayı artar…
Müslümanlık uğruna! Nasıl bir Müslümanlıksa!..
Yüksek yerden emir geldi, üçü birden yarın örtünmüş olacaklar. Yeni bir emir gelirse belki o zaman açılacaklar!
Bu arkadaşlar acaba robot mu, emir kulu mu, hangisi?
Madem örtünmek gerekirmiş, bugüne kadar açık oldukları için
günaha girdiler mi?
Vay benim kutsal dinim vay, siyaset uğruna ne durumlara düşürdüler seni.
Emin Çölaşan


0 comments

Write Down Your Responses

Bizler; ABD ve AB’ Ülkelerinde eğitim gören, aynı zamanda ATATÜRK İlke ve İnkılaplarına bağlı, Ülkesini, Vatanını ve Milletini seven, Siyasi Parti olarakta CHP’ye yakın SOL eğilimli Türkiye’li Üniversite öğrencileriyiz. inceayarsiyaset.blogspot.com siz değerli arkadaşlarımızın faydalanması için açılmıştır. Amacımız; Türkiye’de izlenilen siyasetleri özellikle de İktidar partisinin yanlış siyasetlerini yakından takip edip mercek altına alarak siz değerli okuyucularımızla paylaşmaktır.

Powered by Blogger.