'Gezi barışçı iktidar bölücü'
İlerleme Raporu'nda iktidara
yönelik eleştirilere yer verildi. Gezi Direnişi için, "Gösteriler az
sayıda saldırgan protestocuya rağmen barış içinde bir havada
gerçekleşmiştir" denilen raporda AKP iktidarına yönelik, "Hükümet
kutuplaştırıcı bir dil kullanarak bölücü siyasi iklimi hâkim kıldı"
ifadesi kullanıldı.
Türkiye’nin 2013 yılı AB İlerleme
Raporu’na Gezi olayları damgasını vurdu. AB ilk defa Cumhurbaşkanı Abdullah Gül
ile hükümet arasında net bir ayrım yaptı ve Gül’ü “uzlaştırıcı” olarak
tanımlarken hükümeti “bölücü ve kutuplaştırıcı” olmakla suçladı. Raporda
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, protestolar sırasında Taksim Platformu ve bazı
sanatçılarla yaptığı görüşmelere ise yer verilmedi. Uzun tutukluluk sürelerinin
eleştirildiği raporda iddianameler, “kalitesi düşük” ve “mantık silsilesi yetersiz”
ifadeleri ile eleştirildi. Raporda dikkat çeken başlıklar şöyle:
Kutuplaştırıcı dil: Hükümet,
mayıs ve haziran aylarındaki gösteriler sırasında uzlaşıdan uzak, vatandaşlar,
sivil toplum ve iş dünyasını kutuplaştırıcı bir tutum izleyerek ve vatandaşlar
arasında kutuplaştırıcı bir dil kullanarak, bölücü siyasi iklimi hâkim kıldı.
Hükümet önemli yasaların hazırlığında etki analizi yapmamış ve paydaşlarla
danışma sürecini işletmemiştir. Büyükşehir Belediyeleri Yasası ve Sayıştay
Yasası Taslağı, alkollü içkilerin reklam ve satışı ile ilgili yasa bunlara
örnektir.
Komplo teorilerine yer yok:
Hükümet, Gezi protestoların ardında başka güçler olduğunu savunurken rapor bu
teorilere de yer vermedi. Raporda, Gezi olayları için “Gösteriler bazı az
sayıda saldırgan protestocuya rağmen genel olarak barış içinde bir havada
gerçekleşmiştir. Polis birçok defa göstericilere karşı aşırı güç kullanmıştır.
Bir tanesi polis altı kişi hayatını kaybetmiş, bazıları ciddi şekilde olmak
üzere binlerce kişi yaralanmıştır. 3 bin 500’den fazla kişi polis tarafından
gözaltına alınmıştır; aralarında Taksim Dayanışma Platformu’na katılan sivil
toplum kuruluşu üyeleri de bulunan 112 kişi yargıç kararıyla tutuklanmıştır. Bu
kişilerin 108’i bir terör örgütüne üye olmaları iddiasıyla gözaltına
alınmıştır” ifadeleri kullanıldı.
Barışçıl gösterilere öldürücü
atış: Aşırı güç kullanımı ile ilgili endişe dile getirilmiş, raporda orantısız
olarak çok sayıda göz yaşartıcı gaz ve biber gazının Mayıs-Haziran 2013
dönemindeki büyük oranda barışçıl gösteriler sırasında kullanıldığı ve öldürücü
atış yapıldığı tespit edilmiştir. Polisin ihlallerini denetlemek üzere bağımsız
bir Kanun Yaptırım İzleme Komisyonu kurulması için gerekli yasa taslağı
hazırlanmamıştır. Toplanma hakkı ve güvenlik güçlerinin müdahalesiyle ilgili
yasalar ve bunların uygulanması Avrupa standartlarına çıkarılmalıdır. Hükümet
30 Eylül’de demokratikleşme paketini açıklamıştır. Paketin uygulanması için
gerekli kanun ve kararnamelerin çıkarılarak onaylanması gereklidir.
Sivil toplumun etkisi arttı: Gezi
Parkı olayları ile ilgili İstanbul ve diğer illerdeki gösteriler Türkiye’de
sivil toplumun geliştiğini ve giderek etkili olduğunu göstermiştir. Gezi Parkı
olaylarında da ortaya konulduğu gibi Türkiye’de sivil toplum, demokrasinin
önemli ve yasal bir paydaşı olarak algılanmamaktadır. Hükümet-sivil toplum ve
parlamento-sivil toplum ilişkileri sistemli ve düzenli bir danışma süreci
içinde geliştirilmelidir. Bu süreç, yasama sürecinin ve idarenin yasa yapım
dışındaki icraatının bir parçası olmalıdır.
Muammer Güler’e yalanlama:
İlerleme Raporu’nda hakkında soruşturma başlatılan idari personele yönelik
sayılar da ilk defa açıklandı. İçişleri Bakanı Muammer Güler’in “Söylenilen
rakamlarla ilgili gerçeklik yok. Hayal ürünü rakamlar. İşlemler disiplin
kurullarında devam ediyor” dediği polislerle ilgili soruşturmanın 32 komiser ve
30 polis memuru dahil toplam 164 kişi hakkında devam ettiği belirtildi.
İddianameler kalitesiz: Raporda,
uzun yargı süreleri eleştirilirken “iddianamelerin kalitesinin düşük olması ve
mantık silsilesinin yetersiz olması, savunma makamının dosyalara sınırlı
erişimi, kadınların savcılık ve yöneticilik makamlarındaki temsil oranında
değişiklik olmaması” gibi aksaklıklara işaret edildi.
Çıplak arama eleştirisi: Adalet
Bakanı ve Bakanlık Müsteşarı’nın HSYK’deki rolleri konusunda değişiklik
yapılmaması, mahkemelerde çapraz sorgu yönteminin yanlış uygulanması
eleştirildi. Tutukluluk süresinin uzun olduğuna işaret edilen raporda
cezaevlerinin durumu ise “Aşırı kalabalık, kötü muamele, çıplak arama, tecrit,
zorla kan ve doku alımı devam ediyor” olarak tanımlandı. Hrant Dink davasının
AİHM kararı ışığında tekrar başladığına işaret edilen raporda Twitter
gözaltılarına ve Fazıl Say hakkında verilen karara da işaret edildi.
Temel haklara güvence: Toplumun
tüm kesimlerine ulaşabilecek gerçek katılımcı bir demokrasinin geliştirilmesine
duyulan acil ihtiyacı, bunun yanı sıra ceza yasasında ifade ve toplantı
özgürlüğü de dahil olmak üzere temel haklara saygıyı güvence altına alacak daha
ileri değişikliklere ve mahkemeler tarafından yasalara getirilen yorumlar
alanında reforma duyulan belirgin gereksinimi vurgulamaktadır. Bunlar, AB’nin,
ülkedeki reformlar için bir referans noktası olarak kalmasını teminen, Türkiye
ile birlikte, özellikle temel haklar konusuna odaklanmasının öneminin altını
çizmektedir.
Kutuplaşma: Bununla birlikte,
kutuplaşma siyasi iklimi etkilemeye devam etmektedir. Bu da, tüm seslerin
duyulduğu katılımcı bir süreçten çok sadece parlamenter çoğunluğa dayanan bir
demokrasi anlayışı ve nihayetinde muhalefet karşısında uzlaşmaz bir tutum ve
temel hak ve özgürlükleri korumada başarısızlık ile sonuçlanmaktadır. Mayıs ayı
sonunda ve haziran ayı başlarında polisin büyük protesto dalgaları karşısında
aşırı güç kullanması, bu duruma örnek oluşturmuştur.
Medya tekelleşiyor: Ayrıca,
Türkiye’de yasal çerçevenin kilit hükümleri ve yargı tarafından getirilen
yorumlar, ifade özgürlüğü de dahil olmak üzere temel özgürlüklere saygı
gösterilmesinin önüne geçmektedir. Medyadaki mülkiyet tekelleşmesi ve
siyasetçilerin sindirmeye yönelik açıklamaları, geleneksel basında otosansür
uygulamasını yaygınlaştırmıştır.
Geniş dokunulmazlıklar:
Kamuoyunun hassas olduğu yasaların hazırlık aşamasında parlamento içi ve
dışında hazırlıkların yetersiz olması durumu ve sivil toplumla danışma
sürecinde eksiklikler sürmektedir. Kamu harcamalarının TBMM tarafından
denetlenmesi ile ilgili ilerleme kaydedilmemiştir. Parlamenterlerin
dokunulmazlıklarının kapsamı çok geniş olmakla birlikte, anayasanın 14.
maddesinin kısıtlayıcı bir şekilde yorumlanması nedeniyle milletvekillerinin
ifade özgürlüğü yeterli düzeyde değildir. Avrupa Konseyi üyeleri arasında en
yüksek olan yüzde 10 seçim barajı değiştirilmemiştir. Siyasi partilerin
kapatılmasıyla ilgili kurallar ve süreç ile siyasi partilerin ve seçim
kampanyalarının finansmanı ile ilgili yasalar Avrupa standartlarında değildir.
Uludere uyarısı: Geçmişteki
askeri darbeler hakkında soruşturma yapılması ve yasal değişiklikler ordu-sivil
yönetim arasındaki ilişkiler dengesini sivil yönetim lehine değiştirmiştir.
Sivil makamın jandarma kuvvetleri üzerindeki yetkileri sınırlı düzeydedir.
Askeri yargı sistemiyle ilgili reform yapılmalıdır. Sayıştay’ın güvenlik,
savunma ve istihbarat dairelerinin denetim raporlarına erişimi sınırlıdır.
Uludere olayı gizlilik kapsamında tutulmaktadır ve sonuçlandırılmamıştır,
failler bulunamamıştır. TBMM teftiş raporunda siyasi ya da operasyonel
sorumlular tespit edilmemektedir. İl İdaresi Kanunu’nda sivil makama askeri
operasyonları denetleme hakkı verecek şekilde değişiklik yapılmıştır.
12 nefret cinayeti var
Rapordaki diğer uyarılar ise şu
şekilde:
Eylül itibarıyla 32 binden fazla
web sayfasına erişilemiyor. İnternet Yasası, ifade özgürlüğünü kısıtlıyor.
Avrupa Konseyi’nde vicdani ret hakkını tanımayan tek ülke Türkiye. AİHM
kararlarına rağmen herhangi bir adım atılmıyor. Kadına yönelik şiddetle mücadelede
atılan adımlar önemli ama yetersiz. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması
gerek. LGBT bireylere yönelik nefret cinayetleri ve söylemi arttı. Cinsel
yönelimi sebebiyle ayrımcılığa uğramak çok yaygın. Bildirilen 12 nefret
cinayeti var. LGBT’ler tecavüzün, işkencenin, işten atılmanın ve siber
saldırıların da hedefinde. Başta kız çocuklarının eğitimi ve çocuk işçiler
olmak üzere, çocuk hakları için daha fazla çaba sarf edilmeli. Medyanın
haberlerine rağmen, öldürülen ve şiddet gören kadınlara ilişkin detaylı bir
istatistiğe ulaşmak mümkün değil.
Hükümet AB’ye bayramda küstü
Türkiye’nin İlerleme Raporunu’nun
Kurban Bayramı sırasında yayımlanmasını istemeyen hükümet AB’ye küstü. İlk defa
Dışişleri Bakanlığı ve AB Bakanlığı raporu internet sayfalarına dahi almadı.
Rapora tepki açıklamaları ise bayram sonunda yapılacak. AB Delegasyonu Türkiye
temsilciliği ise geçen yılların aksine bu defa Ankara’da raporun tanıtımını
yapmadı. Bayramda çalışmadı.
http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=447366&kn=8&ka=4&kb=8
0 comments
Write Down Your Responses