AKP'nin Alevi aşkı nereden geliyor?
'AKP'nin Alevi açılımı'
tartışmasına Mehmet Bedri Gültekin'le başlıyoruz. Gültekin, mezhep temelli
siyasetin büyük bir tuzak olduğunu ve Alevileri ortaçağa götüreceğini
belirterek tartışmayı açıyor
Dikkatinizi mutlaka çekmiştir.
AKP her "açılım" ve "demokratikleşme" lafını ağzına
aldığında mutlaka Alevilerden bahseder.
Alevilerin Cumhuriyet Devrimleri
ile mağdur olduğunu, Tekke ve Zaviyelerin Yasaklanmasına Dair Kanun'un
Alevileri vurduğunu, Cemevlerinin karşılaştığı sorunların Cumhuriyet'in eseri
olduğunu ve Alevi dedelerinin mağdur edildiğinden dem vurur.
Her paket öncesinde, Alevilere de
bir şeyler çıkacağını propaganda eder. Ve her pakette mutlaka, A-levilere göz
kırpma anlamına gelen bazı "jestler" yapılır.
Mezhep temelli politika
AKP'nin Alevileri günahı kadar
sevmediğini biliyoruz. Çünkü mezhep temelli politika yapmaktadır.
Tayip Erdoğan kimi zaman Esat
üzerinden, kimi zaman İran ve Irak üzerinden, kimi zaman CHP Genel Başkanı'nın
mezhepsel aidiyeti üzerinden vb. Aleviliğe saldırır.
Partisinin yönetiminde tek bir
Alevi yurttaş yoktur.
Devlette yapmakta olduğu
kadrolaşmada, mezhep ayrımını esas alır.
Bütün bunlar herkesin bildiği
gerçeklerdir. Tayyip Erdoğan iktidarını, ülkede Alevi-Sünni kutuplaşmasının
derinleşmesi üzerine oturtmuştur.
Hal böyleyken her paketle
birlikte depreşen bu "Alevi aşkının" nedeni üzerinde bütün
yurttaşların ama özellikle Alevi yurttaşların düşünmesi gerekiyor.
Aleviler neden Cumhuriyetçi
Aleviler, Osmanlı döneminde
dinsel tercihlerinden dolayı büyük zulümler gördüler, katliamlar yaşadılar.
Kuş uçmaz kervan geçmez yörelere
sığınarak kurtulmaya çalıştılar. Onun için Aleviler açısından Laik Cumhuriyet,
kurtuluş anlamına geldi.
Hiçbir Alevi yurttaş tekke ve
zaviyelerin kapatılmasına karşı çıkmadı, tam tersine destekledi.
Çünkü Devrimin bu uygulaması
sayesinde kendisine uygulanan baskının asıl sahibi olan şeriatçı kurumlar da
yasaklanıyordu.
Dolaysıyla kenarda köşede
kendilerine ait tekke ve dergâhların olduğu ama ikinci sınıf insan muamelesi
gördükleri Osmanlının feodal düzeni yerine, kendilerinin tekke ve dergâhlarını
kapatan ama yurttaşlarını inançlarına göre ayırmayan ve herkesi kanun önünde
eşit yapan Cumhuriyet'in laik sistemini canla başla savundular.
Ama bugün Aleviler, Cumhuriyet'e
karşı yürütülen saldırının aleti yapılmak isteniyor.
Cumhuriyeti, onu en fazla savunan
toplumsal kesim üzerinden vurmak... Günümüzde ortaçağı yeniden hortlatmak
isteyen irticacı takımın uygulamakta oldukları taktik budur.
Cumhuriyetçi ile Cumhuriyeti
vurmak
Karşıdevrim güçleri, Cumhuriyet
Devrimi Kanunları'na karşıdırlar.
Örneğin, tarikat ve cemaatlerin
yeniden yasalaşmasını, tekke ve zaviyelerin açılmasını istemektedirler.
Ama dikkat ediniz, hiçbir zaman
"Nakşibendilik serbest olsun", "Nur cemaati yasallaşın",
"F tipi Cemaat resmen tanınsın" gibi taleplerle ortaya çıkmazlar.
Böylesine talepler yerine,
"A-leviler şöyle mağdur edildi, böyle mahrum bırakıldı" türünden
konuşurlar.
Ve tarikat ve cemaatlerle ilgili
olarak attıkları bütün adımları, sanki Alevilerin mağduriyetini gidermek için
yapıyorlarmış gibi sunarlar.
Aleviler içinden ortaçağa ait bir
yapılanma olan tekke ve dergâhların canlandırılmasından çıkarı olan işbirlikçiler
de, bu gerici faaliyette AKP'ye yardımcı olurlar.
Ortaçağa dönüşün anlamı
Tekke ve zaviyelerin, cemaat ve
tarikatların yeniden canlandırılması Aleviler açısından ne anlama gelmektedir?
Bütün yurttaşların üzerinde düşünmeleri gereken en önemli nokta budur.
Amerika'yı yeniden keşfetmeye
gerek yok. Böyle bir durumda A-leviler yüzyıl önce Türkiye'de hangi konumda
idilerse yeniden o konuma döneceklerdir.
Yani toplumsal ve siyasal hayatın
din esaslarına göre düzenlendiği bir sistemde ikinci sınıf insan olmak.
Yüzyıl öncesinin nasıl olduğunu
düşünmekte zorlananlara ise günümüz Suriye'sine bakmalarını tavsiye ederiz.
Suriye'de El Nusra çeteleri
dinsel sistemin insanlara neler getirdiğini uygulamalı olarak gösteriyorlar.
Kazanacaklar ve kaybedecekler
Bir toplumun dinsel esaslara göre
bölünmesinden herkes mağdur olur ama en büyük zararı dini azınlık durumda
olanlar görür.
"Ben hem Alevi olarak tekke
ve dergâhlarımı özgürce faaliyete geçireyim, dini inançlarıma göre istediğim
şekilde örgütleneyim, hem de hiçbir zarar görmeyeyim" diyenler ya
gerçekten kopukturlar ya da görevlidirler.
Bir Alevi bu taleplerle ortaya
çıktığı zaman, çoğunluk durumda olan ve aynı talepleri kendisi için isteyen
Sünni tarikat ve cemaatlerin de olacağını bilmek durumundadır.
Bütün bu talepler, ancak
Cumhuriyet Kanunları ortadan kaldırılıp, ortaçağa hayatın her alanında geri
dönüldüğünde karşılanabilir.
Hâkim ve çoğunluk durumundaki
tarikat ve cemaatler bu geri dönüşün esas galibi olurlar. A-leviler gibi
azınlık mezhep ve cemaatler ise sürecin kaçınılmaz kurbanı.
AKP'nin her "demokratikleşme
paketi"nde Alevilerin mutlaka söz konusu edilmesinin açıklaması budur.
Mehmet Bedri Gültekin
0 comments
Write Down Your Responses