İran ve Şia fobisi yaratıp rakiplerimiz silahlandırılıyor


İran İslam Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, Amerikan Foreign Affairs dergisinde "Ruhani dönemi dış politikası" başlığı ile yayımlanan makalesinde, İran’ın yeni hükümetinin dış politikadaki dinamiklerini açıkladı.
Zarif makalesinde “Eşgüdümlü bir hareketle, İslamafobi, İran ve Şia fobisi yaratmak ve İran’ı, bölgesel barış ve güvenliği için bir tehdit olarak göstermektir. Bu hareketle, İran karşıtı iddiaları desteklemek, dünyadaki imajını kötülemek ve bölgedeki konumunu zayıflatıp, İran’ın bölgesel rakiplerini silahlandırmak, İran karşıtı güçleri- ki bunlar Taliban ve diğer aşırı guruplardır- aktif olarak desteklemek. Bu girişimler İran’ın komşularıyla olan görüş ayrılıklarını artırmıştır” diyerek, isim vermeden AKP iktidarına da göndermede bulundu.
İşte Cevad Zarif’in makalesinden satırbaşları:
“Müşterek sorunlara ortak çözüm yolu bulunması için toplu arayışlar anlamına gelen çok taraflılık, uygulamadaki etkisini ve geçerliliğini hem bölgesel hem de uluslararası düzeyde kanıtlamıştır. Hatta başlıca küresel güçler, her ne kadar hoşlarına gitmese de, artık tek taraflı olarak kendi çıkarlarının peşinde olamayacaklarını veya özel hedeflerine ulaşamayacaklarını anlamışlardır.”
“KAZAN-KAYBET STRATEJİSİ KAYBET-KAYBET ŞEKLİNDE SONUÇLANIYOR”
“Bugün, artık dengeleri sıfır toplamlı oyunla kurmak imkânsızdır; bu küreselleşmenin, toplu hareket etme ve işbirliğine yönelişlerin beraberinde getirdiği kaçınılmaz bir sonuçtur. Tüm bunlara rağmen bugün hala bazı aktörler, eski alışkanlıklarında ısrar ederek başkalarına zarar vermek pahasına da olsa kendi çıkarlarına ulaşmayı hedefliyorlar.
Elbette şunun bilinmesi gerekir ki, bazı büyük güçlerin sıfır toplamlı ve kazan- kaybet yöntemine dayalı oyunlarda ısrar etmesi, genelde bütün aktörler için kaybet-kaybet şeklinde sonuçlanmıştır.”
“Birleşik Devletler’ in, dünyanın en güçlü askeri donanıma sahip olmasına rağmen, günümüz dünyasında sorun olarak ortaya çıkan konumu, bu durumun bariz bir örneğidir. Dünyanın çeşitli noktalarında gördüğümüz ve Birleşik Devletlerin doğrudan başını ağrıtan fiili durum, İran’ın komşuluğunun kaçılmaz olduğu büyük Ortadoğu’da Washington’un, her ne kadar gönülsüz olsa da, küresel diğer güçlerle ve hatta bölgesel aktörlerle ittifak kurma yönünde çark ettiğini açıkça göstermektedir.”
“ASKERİ DONANIM İLE ÇÖZÜMLEMEYE İLGİ DUYMUYORLAR”
“Çin, Hindistan ve Rusya, dünyada daha çok rol üstlenmek için temelde batı bloğu ile rekabet halindedir. Bununla birlikte şu anda dünyada varlık gösteren büyük güçler ve ileride güç sahibi olacak ülkeler rekabetlerini ve sahip oldukları farlılıkları ve hatta çekişmelerini askeri donanım ile çözümlemeye ilgi duymuyorlar.”
“Geçtiğimiz birkaç on yıllık dönemde, özellikle de soğuk savaşın sona ermesinden itibaren dış politikada hesabını doğru ve iyi yapan ülkeler bölgesel ve küresel konumunu yükseltmede en yüksek başarıyı elde etmiş; buna karşılık küresel şartları doğru okuyamayıp yanlış hesap ve yargılara dayalı politikalar izleyenler ise ya eski konumunu kaybetmiş ya da kenara itilmişlerdir.”
“İran kendine has ve bir fırsat olarak değerlendirilebilecek bir dizi tarihi özellilere de sahip olup, bu özelliklerden birçoğu, geçmişte uygun bir şekilde veya tamamıyla kullanılmamıştır. Örneğin, İran geride kalan yabancı güçlerden bağımsız bir şekilde ve gerçek bir bağlantısız olarak hareket etmiş, özel bir uygulama ile mevcut dünya düzeni çerçevesinde özgür bir ülke olduğunu ortaya koymuştur.
 “ARAP BAHARI BÖLGEDEKİ İSTİKRARSIZLIK ORTAMINI ARTTIRDI”
İran, bütün bu başarıları, tarih boyunca büyük çekişmelere ve uzun süren askeri müdahale ve çatışmalara tanıklık etmiş, hayati ve jeopolitik öneme haiz bir bölgenin merkezinde elde etmiştir.
Netice itibariyle İran, eski Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi’nin öncülüğünü yaptığı “Medeniyetler arası diyalog” ve fiili Cumhurbaşkanı Ruhani’nin son olarak önerdiği ve geçen Aralık ayında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda kabul edilen “Şiddet ve aşırıcılığa karşı duran bir dünya” önerisi yoluyla, sesini dünyaya duyurabilmiş ve güçlülüğünü bir kez daha ortaya koymuştur.”
“İran, temelinde kriz doğurucu meselelerin yattığı bir bölgede bulunmaktadır. Filistin topraklarının yıllardır işgal atında olması ve bu topraklarda yaşanan çatışmalar tüm Ortadoğu’nun refahı ve kalkınmasına darbe vurmuştur.”
“Uzun yıllar süren yabancı askeri müdahaleler nedeniyle- ki Afganistan ve Irak bunun somut örneğidir- son yıllarda bölgedeki kronik karmaşa, istikrarsızlık ve şiddet hali daha da kötü bir durum almıştır. 2011 yılının başlarında Arap dünyasındaki siyasi hareketler ve kanlı olayların başlangıcında bazı çevrelerce “Arap Baharı” diye adlandırılan ve bazıları tarafından da “İslami Uyanış” denilen hareketle, bölgeye yeni bir istikrarsızlık unsuru eklenmiş oldu.
Öyle anlaşılıyor ki, bu süreç daha uzun süre devam edecektir. Ancak süreç çok güvensizlik vermektedir.”
“İRAN FOBİSİ YARATANLAR RAKİPLERİMİZ SİLAHLANDIRIYOR”
“Bölgenin büyük resmine bakarak ve yerel ve küresel oyuncuların arasındaki etki – tepkinin sürekliliği – ve özellikle Birleşik Devletler- İran dış ilişkilerinde birçok sorunla uğraşmak zorunda kalacaklardır. Herhalde İran’la Birleşik Devletler arasında ki nükleer programdan kaynaklanmış olan gerginlik, İran ve komşuları arasındaki ilişkiler durumunu daha da karmaşıklaştırmıştır.
Aynı zamanda, devlet dışı radikal ve şiddet yanlısı aktörlerin ve özellikle İran ve Şia düşmanlıkları ön planda olan gurupların varlığı, Afganistan, Irak, Lübnan ve Suriye gibi bölge ülkelerinde faaliyetleri artmıştır.”
“Eşgüdümlü bir hareketle, İslamafobi, İran ve Şia fobisi yaratmak ve İran’ı, bölgesel barış ve güvenliği için bir tehdit olarak göstermektir. Bu hareketle, İran karşıtı iddiaları desteklemek, dünyadaki imajını kötülemek ve bölgedeki konumunu zayıflatıp, İran’ın bölgesel rakiplerini silahlandırmak, İran karşıtı güçleri- ki bunlar Taliban ve diğer aşırı guruplardır- aktif olarak desteklemek. Bu girişimler İran’ın komşularıyla olan görüş ayrılıklarını artırmıştır.”
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde katılımın yüzde 73 olması, şunu göstermiştir ki İran’daki halk ve siyasi toplum, 2009 seçimlerinden kalmış olan anlaşmazlıkları bir kenara bırakmıştır. Ruhani’nin iç ve dış konulardaki pragmatik yaklaşımı İranlı seçmenler için güven verici olmuştur. Ruhani’nin seçim propagandası, birçok kritik alanda rakiplerinden ayrışmıştır: İran’ın şu andaki durumuyla ilgili açık ve net analizi, toplumun ve devletin karşı karşıya olduğu zorlukları açık ve şüpheye yer bırakmayacak şekilde ortaya koyabilmesi, bu zorlukların ve sorunların aşılması için samimi ve net tutumu. Böylece Ruhani kararsız seçmenleri seçim yarışının son günlerinde sandık başına çekerek, halkın yüksek katılımını sağlamıştır.
"NÜKLEER KONUSUNDAKİ ENGELLER ÜSTESİNDEN GELİNMEYECEK ENGELLER DEĞİLDİR"
Dış politikada ise Ruhani önceki hükümetin 8 yıllık dış ilişkilerini ilkesel olarak akılcı ve nazikçe eleştirmiştir. Ruhani seçim propagandasında gidişatın kabul edilemez durumunu, dış politikamızı reform ederek, düzelteceği sözünü vermiştir. Ruhani’nin açıklamış olduğu reformlar, çağdaş uluslararası düzenin realitesini anlamak açısından ve İran’ın dış dünya ile karşılaştığı zorlukları ortaya koymaktadır. Bu değişiklikler aslında İran’ın dış dünya ile olan ilişkilerini normlarına geri oturtmak için neler yapılması gerektirdiğini ortaya koymaktadır. Ruhani aynı zamanda itidal söylemini vurgulamıştır. Bu yöneliş, milli güvenliği sağlamanın yanında, ülkenin konumunu güçlendirmek, uzun soluklu gelişimini sağlamak, İran’ı çatışmacılıktan diyaloğa çekmek, yapıcı ve uzlaşmaya yöneltmektir.”
“Nükleer konuda yapılan müzakereler üstesinden gelinemeyecek engellerle karşı karşıya değildir. Başarıya ulaşmak ve Cenevre’de geçen yılın ekim ayında onaylanan ortak eylem planında belirlenen hedefe ilerlemek sadece müzakerecilerin siyasi irade ve iyi niyet sergilemesini gerektirmektedir. Bu planda müzakerenin hedefi karşılıklı kabul görmüş uzun vadeli ve kapsayıcı bir çözüm yoluna ulaşmak olarak belirlenmiştir ki İran’ın nükleer programının tamamen barışçıl kalacağını garantilesin. Müzakerelerin birinci aşamasındaki beklenmeyen hızlı ilerleme bu gereksiz krizin hızlı biçimde çözümü ve yeni diplomatik ufukların açılması için olumlu sinyaller sergilemiştir.
İran dış tehditleri diğer dünya ülkeleri bilhassa komşu ülkelerle askıya alınmış konuları çözümlemek yoluyla gidermeye çalışacaktır.”

 http://www.odatv.com/n.php?n=iran-ve-sia-fobisi-yaratip-rakiplerimiz-silahlandiriliyor-2804141200

, , ,

0 comments

Write Down Your Responses

Bizler; ABD ve AB’ Ülkelerinde eğitim gören, aynı zamanda ATATÜRK İlke ve İnkılaplarına bağlı, Ülkesini, Vatanını ve Milletini seven, Siyasi Parti olarakta CHP’ye yakın SOL eğilimli Türkiye’li Üniversite öğrencileriyiz. inceayarsiyaset.blogspot.com siz değerli arkadaşlarımızın faydalanması için açılmıştır. Amacımız; Türkiye’de izlenilen siyasetleri özellikle de İktidar partisinin yanlış siyasetlerini yakından takip edip mercek altına alarak siz değerli okuyucularımızla paylaşmaktır.

Powered by Blogger.