Türk topçusu vurdu teröristler girdi
Türkiye belediyeler ve mahalli idare
seçimlerine üç gün kaldı. Bu seçimler mevcut Erdoğan-Davutoğlu rejiminin
önemli imtihanlarından birisi olacak. Bu rejimin miadı doldu. Dibe
vuran Erdoğan’ın ve onun sultasından nemalanan her kesin korkuları var.
Erdoğan’ın ruh hali normal değil. Koltuktan inmemek için her
hukuksuzluğu yapma potansiyeli var. Türkiye ve Türk halkını Suriye’de
her türlü maceraya atacak kadar rasyonel olmaktan çıkmış. Erdoğan ve
Davutoğlu üç senedir Suriye konusunda bütün yalan ve fitne
politikalarını kullandı. Kullanmaya da devam ediyor.
Ankara’dan gelen emir
Erdoğan-Davutoğlu rejiminin son
icraatlarına Yayladağı-Kesep hudut kapısı ve bölgesi ile Halep kenti
etrafındaki bölgede tanık olduk. Bölgeden gelen haberlere binaen,
Yayladağı-Kesep bölgesine saldırı başlatan Şam Ensarları, Şam İslam ve
El-Nusra terör gruplarının geçişlerini kolaylaştırmak için “Türk”
topçusunun hudut bölgesine ateş açtığı, sıfır noktada mevcut olan “Türk”
karakolu ve Yayladağı hudut kapısında görevli memurların Ankara’dan
gelen emirlerle terör gruplarına yol açtığı yönündedir.
Ambulanslar sınırda hazır
Terörist gruplarla ortak hazırlanan bu
operasyonların örtbas edilmesi için yandaş basında, Jandarmanın bölgede
güvenlik kontrollerini arttırdığını ve hatta hudut bölgesinde bir
“cephaneliğin ele geçirildiği” haberini servis etmişlerdir.
Topraklarını ve halkını bu terör
saldırılarından korumak için bölgeye giden Suriye savaş uçağının
vurulması; bu hukuksuzluğu “sınır ihlali” yalanı ile bir “zafer” olarak
takdim etmesi; terör gruplarının ölü ve yaralılarını Hatay hastanelerine
taşımak için sınırda bekletilen ambulanslar; silah ve militanların
sokulması için Yayladağı hudut kapısının demir bariyerlerinin sökülmesi;
bölgeye kimse sokulmazken terör gruplarına ait araçların Yayladağı
hudut kapısında cirit atmaları; “Türk” hudut kapısında mevcut olan
binaların ElKaide Kan-nas katillerine tahsis edilmesi Erdoğan-Davutoğlu
rejimin Türkiye başta olmak üzere bölge ve Dünya selameti için ne kadar
büyük bir tehdit oluşturduğuna bariz örneklerdir.
Varlığına bile tahammül edemedikleri Türk
bayrağı, Süleyman Şah türbesi, Türk askeri, Milli değerlere sarılması
ve kankası Ftipi örgütlenmeye saldırırken “Şii-Alevi” inanca iftira
atarak saldırması, münafık, faşist ve mezhepçi Erdoğan-Davutoğlu
zihniyetin taşıdığı potansiyel tehdit ve nelere kadir olduğunu
göstermesi açısından önemlidir. Arap, Ermeni, Türkmen, Kürt, Alevi,
Sünni ve Hıristiyan inancın muhabbet içinde yaşandığı Hatay vilayetinin
bir benzeri olan ve diğer vilayetlere kıyasla sakin olan Lazkiye
vilayetini kana bulamaları, bu zihniyetin ne denli hasta olduğunu ve
barış ve huzurdan ne kadar rahatsızlık duyduğunu deşifre etmektedir. Bu
rejim yüce divanda muhakkak yargılanacaktır.
Türk istihbaratı ve cihatçı terör
Bu mahkemeden kurtulmak için saltanatı
terk etmeme kararı almış olan Erdoğan-Davutoğlu her türlü hukuksuzluğu
ve senaryoyu piyasaya sürebilir.
Kesep saldırısı, “Türk” istihbaratı ile
tekfiri dini terör örgütleri arasındaki organik bağı da deşifre
etmiştir. Rus istihbarat kaynaklarının deşifre ettiği en önemli husus
şudur ki, “Türk” istihbaratının sadece bölgemizde değil, Kafkas ve
Balkanlar’da da bu tekfiri dini terör örgütleri ile derin ilişkilerinin
kuvvetli olduğu yönündedir. Böylece, Çeçen ve diğer Kafkas kökenli terör
grupları ile Kosova, Bosna ve diğer Balkan bölgelerinden Suriye’ye
getirilen terör örgütlerinin Türkiye-Suriye hudut bölgelerinde bu kadar
rahat hareket etmelerinin arkasındaki sebep de anlaşılmaktadır. Çeçen
terör grubun en maruf isimlerinden olan Seyfullah el-Çeçeni olarak
bilinen şahıs Suriye’ye gelmeden önce uzun yıllar İstanbul’da ikamet
etmiştir. Büyük oranda çeçen kökenlilerden oluşan “Hilafet Ordusu” terör
örgütünün başında yer alan bu mahlûk Suriye’de “Emir” tayin edilmişti.
Aynı şahıs, Halep merkezi cezaevine yapılan saldırıda komutanlık
yapmıştı. Bu şahıs daha sonra öldürülmüştür.
Bu örgütlerle, “gazeteci” kılıklı ve
Erdoğan-Davutoğlu rejimi ve istihbarat çevreleri ile irtibatlı maruf
isimler taşeronluk ve yataklık yapmaktadır. Kendileri de Balkan ve
Kafkas kökenli olan bu “gazeteci” kılıklı militanlar, Adana-Niğde
otoyolunda katliam yapan şahısları da yakinen tanımaktadır.
0 comments
Write Down Your Responses