IŞİD bahanesiyle PKK’ye alan açmak
Önce şu olgulara dikkat çekelim:
1) Suudi Arabistan bu ayın başında terör
örgütü listesini güncelledi. Riyad, Suriye’de çarpışan El Kaide türevi
Nusra ile IŞİD’i terör örgütü listesine aldı. (Yakın Doğu Haber, 7 Mart
2014)
2) İçeriği sızdırılan Dışişleri’ndeki
dörtlü toplantıdan öğrendiğimize göre ABD TSK’yle yaptığı Suriye konulu
toplantıya “uçuşa yasak bölge” planıyla geldi.
3) New York Times, “El Kaide, Suriye’yi Batı’ya saldırı üssü yapacak” diye yazdı. (26 Mart 2014)
4) Washington Post, Obama yönetiminin
Suriye’ye gizli operasyonları artıracağını yazdı. David Ignatius imzalı
makaleye göre, güneyden CIA ve Özel Operasyon Kuvvetleri destekli
saldırı planı Riyad’daki Obama-Abdullah görüşmesinde karara bağlandı.
(28 Mart 2014)
5) Şam Yönetimi’nin kontrol ettiği
Türkiye sınırındaki son bölge olan Kesep, AKP’nin desteğiyle
muhaliflerin eline geçti. Böylece Suriye sınırında 15-20 km
derinliğinde, 900 km uzunluğunda bir bölge oluştu!
Suriye uçağının düşürülmesi, IŞİD’in Türk
toprağı olan Süleyman Şah Türbesi’ne yönelik gerçekleşmeyen tehdidi,
MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın Suriye’ye girebilmek için üretmeye hazır
olduğu Türbe’yi bombalamak ya da Suriye’ye adam sokup Türkiye’ye 8 füze
attırmak gibi gerekçeler, işte bu 15x900 km karelik alan içindi...
Esad’dan önce hedef El Kaide mi?
Kuşkusuz yukarıda yazdığımız bu olgular Rafet Ballı’nın dün Aydınlık’ta yazdıklarını güçlendiriyor.
1 Şubat’ta “Gül, El Kaide bahanesiyle
TSK’yı Suriye’ye sürmek istiyor” ve 3 Şubat’ta “Türkiye, Irak’tan sonra
Suriye’nin kuzeyinde ‘tampon’ tuzağına çekiliyor” diye yazan Ballı, dün
de tezine devam etti ve ABD’nin “Esad’dan önce El Kaide’yi hedef alan”
bir saldırıyı düşündüğünü belirtti.
Bu arada Dışişleri Bakanlığı’nda yapılan
“Suriye’ye kumpas” toplantısı, Ballı’nın kaynaklarından edindiği somut
bilgileri fazlasıyla destekliyor.
Peki, ABD’nin Türkiye’yi, Suudi Arabistan’ı, Katar’ı kullanarak yeniden Suriye’ye abanması mümkün mü?
ABD’nin silahı: İHA ve gizli operasyon
3 yıldır yazdığımız gibi ABD’nin
uluslararası koşulları yani Rusya, Çin ve İran faktörünü yok sayarak
Suriye’ye doğrudan bir kara saldırısı yapması mümkün değil. ABD’nin AKP,
Katar ve Suudi Arabistan gibi araçlarını yönlendirerek ve muhalifleri
destekleyerek sürdürdüğü saldırı türü ise sonuç getirmedi: Beşar Esad
ayakta ve hatta CIA raporlarına göre durumunu gün geçtikçe sağlama
alıyor.
Geçen yılki 700 milyar dolarlık savunma
bütçesini bu yıl 490 milyar dolara düşüren ve asker sayısını 1940
yılındaki 450 bin seviyesine çeken ABD’nin elindeki tek silah İHA
saldırıları ve gizli operasyonlardır!
Yeni olgulardan ABD’nin bu iki silahını daha fazla kullanacağı anlaşılmaktadır.
IŞİD ile mücadele sınır kapatmaktan geçer
Ancak Türkiye açısından asıl tehdit
başkadır. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Dışişleri Bakanlığı
Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Genelkurmay
2. Başkanı Org. Yaşar Güler dörtlüsünün yaptığı “Suriye’ye kumpas”
toplantısının deşifre olması sonrası Ankara iki savunmaya yöneldi:
Birincisi içeriğin sızdırılmasını ulusal
güvenlik sorunu olarak koydu, ikincisi de toplantıda aslında “Suriye’ye
değil, IŞİD’e operasyonun” konuşulduğunu savundu.
İşte meselenin kritik yeri burasıdır. IŞİD’e operasyon ne anlama gelmektedir?
Hiç kimse kendisini kandırmasın. ABD’nin
ya da tuzağa düşen Ankara’nın IŞİD’e yapacağı sözde saldırı, son
tahlilde PKK’ye yarayacaktır. IŞİD’le mücadele IŞİD’i Suriye’de vurarak
değil, sınırları IŞİD’e kapatarak olur!
Suriye’nin kuzeyini Esad’a kapatmak da,
El Kaide’yle mücadele bahanesi de, son tahlilde bölgenin PKK’nin
denetimine girmesini sağlar. Nitekim ABD’nin asıl hedefi budur ve Kürt
Koridoru ancak böyle kurulur.
Dolayısıyla Türkiye’nin ulusal güvenliği
açısından asıl yapılması gereken Ankara ile Şam’ın el ele vermesidir;
Türkiye sınırı kapatınca Suriye’nin kuzeyde denetim kurması kolay
olacaktır!
0 comments
Write Down Your Responses