Tayyip’in Akif’i Hürriyet’te!..
Tayyip’in Başbakanlık’ta bir
sözcüsü ve basın danışmanı vardı. Akif Beki isimli sözcünün görevi Tayyip’in
kırdığı potları tamir etmek, “Yani öyle demek istememişti” deyip vaziyeti idare
etmek, basını yönlendirmek ve gazeteci kovmaktı. Orada Tayyip’in sağ kolu
olarak görev yapardı.
Önceki yıllarda Ahmet Hakan’la
birlikte şeriatçı Kanal-7’de sunuculuk yapardı. Sonra Ankara’ya geldi,
Keçiören’de Tayyip’in evine taşınıp komşusu oldu.
Başbakanlık’taki görevi sırasında
ilginç bir uygulamaya imza atmış, medya patronu Aydın Doğan’a ait gazete ve
televizyonlarda çalışan beş, öteki yayın organlarında
çalışan ayrıca iki Başbakanlık
muhabirinin -toplam yedi gazetecinin- Başbakanlık binasına girmesini
yasaklamıştı.
İleri demokrasi!
Kimdi onlar, isimlerini de
vereyim de kafanızda kuşku kalmasın. Aydın Doğan çalışanları:
Turan Yılmaz ve Hasan
Tüfekçi-Hürriyet, Abdullah Karakuş-Milliyet, Fatma Çözen-Star TV, Veli
Toprak-Vatan.
Öteki iki gazeteci ise Ali Ekber
Ertürk-Akşam ve Sultan Özen-Evrensel.
Bay Aydın Doğan kendi
gazetecilerinin Başbakanlık binasına girmesini, Tayyip’i izlemesini yasaklayan
bu şahsı, yani Akif Beki’yi bir süre sonra kendi gazetesi olan -24 bin satan-
Radikal’e alıp köşe yazarı yapmayı içine sindirdi.
Olmaz olmaz demeyin, vallahi
billahi böyle oldu!
Tayyip kendisini arayıp “Al bizim
Akif’i” demişti.
Bay Aydın Doğan şimdi Akif’i yine
Tayyip’ten gelen istek doğrultusunda 10 derece birden terfi ettirip Hürriyet’te
köşe yazarı yaptı ve ilk yazısı dün çıktı.
Patronunun bir numaralı çömezi,
emir kulu, başı eğik Ertuğrul Özkök de dünkü yazısında
“Hoşgeldin Akif, ne iyi ettin”
diyerek Tayyip-Aydın ikilisine yalakalık yapma fırsatını yine
kaçırmadı.
Ben burada Hürriyet’e sık sık
“Yandaş” derken boşuna demiyorum!
* * *
Bu Akif Beki’nin Tayyip hakkında
yazmış olduğu bir kitabı var:
“Erdoğan’ın Harfleri.”
O kitabı okuyana kadar Tayyip’le
Yahudilerin peygamberi Musa arasındaki ilişkiyi bilmezdim, kitaptan öğrendim.
Parantez içindeki beyaz bölümler bana aittir. Lütfen okuyun, bu kafaları
tanıyın:
“Erdoğan’ın harfleri Sin ve Dad.
(Arapça harfler.) Erdoğan’ın harfler hiyerarşisinde durumu şöyle: Yıldızı
Müşteri (Jüpiter) harfi Dad. Bu mertebeye tekabül eden (eşdeğer olan) isim
Alim. Bu mertebenin peygamberi ise Musa. Günü perşembe. Yaradılışın beşinci
günü, göklerde ikinci kat.
Madeni ise su. Harflerden Sin. Bu
mertebede tecelli eden ilahi isim ise Muhyi. (Dirilten,
canlandıran, hayat veren.)“
Tayyip’in eski sözcüsü, Aydın
Doğan’ın adamı, Hürriyet’in yeni köşe yazarı, bilimsel kitabında devam ediyor:
“Dad harfinin değeri 800. İbn
Arabi bu tür sayılar için ebced-i kebir hesabına başvuruyor. Bu işleme göre
aynı harfin değeri 8’e düşüyor. Sin harfinin değeri ise 60 olarak karşımıza
çıkıyor. Ebced hesabına göre Tayyip Erdoğan’ın bu iki harfinin
temsil ettiği sayılar yaşamında
önemli yer tutuyor. Örneğin iki harfin toplam değeri 68. Bu sayı hayatında
önemli bir tarihe işaret. Bir Hurufi (harflerden anlam çıkaran) bundan
hareketle Tayyip Erdoğan’ın 68 yaşında çok kritik bir badire atlatacağını,
yaşamını değiştirecek bir olayla karşılaşacağını, 60 yaşına girdiğinde çok
dikkatli olması gerektiğini söyleyebilir…
Yukarıdaki verilere göre Tayyip
Erdoğan’ın Müşteri feleğinin menzili ikinci gök katında ve yaradılışın beşinci
günü. Buradan yola çıkarak iyi günü Perşembe. Önemli kararlarını bu günde
alması tavsiye edilir.”
Geçmişin Başbakanlık sözcüsü,
günümüzde Aydın Doğan’ın köşe yazarı değil, mübarek sanki falcı, müneccim!
* * *
Akif Beki’nin bu dört dörtlük
kitabını okumayı biraz daha sürdürelim!
“Erdoğan, İbn Arabi’nin
çizelgesine göre Musa Peygamber’in soyundan geliyor. (Yani bu durumda Tayyip
Yahudi mi oluyor?) Yani hem Musa Peygamber’in özelliklerini taşıyor, hem de
hayatı paralellik gösteriyor. Musa Peygamber halkını özgürleştiren bir lider. Hayatı
tevafuklarla (uygun düşmelerle) örtülü. Hikmetini sonradan anlayacağı badireler
(güçlükler) atlatır.
Onlar peygamberliği, bunlar
(Tayyipgiller) iktidarı paylaştı. Musa Peygamber’in kıssası
(hikayesi) böyle anlatılır. Bir
Hurufi için Tayyip Erdoğan’ın yaşam öyküsüyle bu kıssa
arasında paralellik kurmak zor
değil.”
Vallaha muhteşem yazmış!
* * *
Akif, kitabında Tayyip’le Musa
arasındaki ilişkileri açıklamayı sürdürüyor:
“…Musa Peygamber’le Tayyip
Erdoğan’ın yaşamındaki en inanılmaz paralellik tam bu noktada ortaya çıkıyor.
Erdoğan iktidarını Abdullah
Gül’le paylaşıyor. Hemen burada İbn Arabi’nin Musa
Peygamber’le ilgili yorumuna
değinmek gerekiyor. Çünkü içinde Erdoğan’ın Abdullah Gül’le ilişkileri
konusunda çok çarpıcı bir ipucu barındırıyor bu yorum.
İbn Arabi, Musa Peygamber’le
kardeşi Harun’un arasını açan olayı ve İsrailoğulları’nın gözü önünde Musa
Peygamber’in aceleci davranarak, aslını araştırmadan kardeşi Harun’u nasıl
küçük düşürdüğünü hatırlatıyor.
Bu yorumdan yola çıkan bir
Hurufi, Tayyip Erdoğan’la Abdullah Gül’ün de aralarındaki iktidar paylaşımında
benzer sorunlar yaşayabileceklerini söyleyip Erdoğan’a fitneciler karşısında
sabır tavsiye edebilir.”
Vay beee, kehanetlere bakın!
* * *
Devam ediyor:
“Erdoğan’ın varlık mertebesinde
tecelli eden (ortaya çıkan) ilahi isimler ve anlamları şöyle:
Alim: Gizli ve açık her şeyi
bilen. Muhyi: Dirilten ve hayat veren.”
Helal olsun!
Kitabın çok duygulandıran bir
bölümü daha var. Burada yazarımız “Göklerden inmesi beklenen kurtarıcı” olayını
Türkiye açısından yorumluyor ve hiç bilmediğimiz yüce gerçeği şöyle açıklıyor:
“Göklerden beklenen kurtarıcı
(Tayyip) insanların arasından zuhur etti. (Ortaya çıktı). Göksel değil dünyevi
bir kurtarıcı, bir siyasi lider olarak. Mucizelerle gönderilen göksel bir varlık
yerine oylarla sandıktan çıkarılan bir kurtarıcı. Büyük bir kitlenin son
umudu.”
Sevgili okuyucularım, bu
bölümleri kitaptan okurken bir anda çok duygulandım ve ağlamaya başladım.
* * *
Lütfen yanlış anlamayın. Akif’in
bu sözleri yağcılık mağcılık değil.
Sayın başbakanımıza böyle övgüler
düzmekle, onun ilahi boyutlarına değinmekle, Musa Peygamber soyundan geldiğini
anlatmakla yağcılığın-yalakalığın ne ilgisi olabilir!
Zaten böyle yağcı-yalaka
takımından olsaydı Tayyip onu yıllarca yanında besler miydi?
Sonra günün birinde Aydın Doğan’ı
arayıp “Bizim Akif’i senin gazetelerde köşe yazarı yap” diye baskı kurar mıydı?
Akif Beki, Aydın Doğan’ın beş
muhabirini Başbakanlık’tan kovmuş, giriş kartlarını iptal etmiş, binaya
girmelerini yasak etmişti! İşin içinde yağcılık mağcılık olsaydı, Bay Aydın
Doğan o olayı sineye çeker miydi!
Sonrasında onu dün itibariyle
Hürriyet gazetesinde köşe yazarı yapar mıydı?
Sevgili okuyucularım, Türkiye’yi
hangi kafaların yönettiğini, bizim medyanın kimlerin eline düştüğünü bir kez daha
görün lütfen!
Offf, oooffff!.. Amaaaan!..
0 comments
Write Down Your Responses