'Cemevleri’nden, ‘Femevleri’ açılımı
Ankara’daki eylemde, Ethem
Sarısülük’ü katleden çevik kuvvet polisi Ahmet Şahbaz, duruşmaya, sivil
memurlar korumasında, kafasında peruka, gözünde kalın çerçeveli bir gözlükle
teşrif buyuruyor. Emniyet, tebdil-i kıyafette değişiklik yapıyor galiba.
Simitçi, kestaneci, piyangocu derken ‘postiş’ falan da takmaya başlayacaklar
demek! ‘Ters orantılı güçle’ karşılık vermenin bir bedeli olmalı.
PERUKA
Numarası silinmiş kask kafanda,
tanınmadan, elinde biber gazını fitillediğin tüfek ile salladığın copu,
insanların bedenlerine, ‘için’ hiç sızlamadan indirmek kolay! Sen ‘daha da
ileri demokrasinin’ gereğini yerine getirdin! Başbakan Erdoğan’ın emriyle tam
‘destan’ yazdın! Ama analar, aileler, giden çocuklarına ağıtlar yakıyor kimin
umurunda. Sarısülük’ün ailesi, üzerine yürüdüğünde çıkan arbedede, perukan bir
tarafa, arkasına saklanmaya çalıştığın kara gözlük başka tarafa savruldu. Ama
‘kask kafalı’ halinde böyle tehlike yoktu tabii. Perukan dosyana konup, emanete
gönderildi. Sen ne yap biliyor musun çıkınca? Antalya Tıp Fakültesi’ne başvur,
sana ‘yüz nakli’ yapsınlar.
YAĞLI KALASLAR
Bu arada ‘Kara Kartallara’
beklenen ‘müdahale’ gecikmedi! Beşiktaş-Galatasaray maçının uzatmalarında bir
‘seyirci değişikliğine’ gidildi. Tribünlerden sahaya, ‘yağlı kalaslar’
üzerinden ‘1453 grubu’ indi. ‘Fatih’in torunları’, Tokyo’ya inat, Olimpiyat
Stadı’nı zapt eyledi. Fazlalıkları, çevik kuvvet dışarı aldı. 90+3’te yorulan
futbolcular için de sahaya, barışı simgeleyen, ‘beyaz plastik sandalyeler’
gönderildi. ‘Turuncu formalı’ güvenlikçiler ise oyuna ‘3. bir takımın’ girdiği
hissini uyandırdı. Güvenlikçiler, havada uçuşan sandalyelerden kaçarken, bir o
yarı sahaya, bir öteki yarı sahaya doğru ‘ısınma turları’ attı. Melo’yu oyundan
atan hakem, bir ara ‘kırmızı kartına’ elini atar gibi oldu ama o kadar kişiye
‘kimlik tespiti’ yapamayacağını anlayınca vazgeçti! Düdük çalmaya kalkışırken
de ‘lakabını’ duymamak için onu da bıraktı.
ÇARŞI’YA ‘AVM’
Stadın kimi kapıları, ‘Suriye
sınırını’ aratmaz oldu. Polis bilet kesti, bir tek amigoluk yapıp, saha dışına
çıkan meşin yuvarlağı toplamadı. Pehlivanköy’ün ‘Pavli Panayırı’ sanki!
Provokasyonun sinsi kokusu, çim sahanın aromasına karışmıştı bir kere. Aslında
maç, Recep Tayyip Erdoğan Stadı’nda oynanıyordu. Beşiktaş’a 4 maç seyircisiz
oynama cezası verilmesiyle, önümüzdeki hafta burada Rizespor’la sahaya çıkacak
Kartal’ın taraftarlarına karşı bir ‘Çaykur ayarı’ çekilmişti. Yeni açılan
‘Bingöl Metrosu’ gibi ‘Çarşı Grubu’ da ‘tünel kazıp’ girer valla stada.
Taraftar avı da başlatıldı bu arada. ‘Beşiktaş’ın verilmiş sadakası varmış’
demeli. Sayın Başbakan, ani bir kararla, Çarşı’yı istimlak edip, oraya bir AVM
kondurma, rezidans dikme yoluna da gidebilirdi. Neyse ki bugünlerde Necip
Fazıl’ın‘Büyük Doğu Hareketi’ ile meşgul oluyor!
PENNSYLVANİA
Hükümetin farklı kesimleri karşı
karşıya getirme stratejisine Fethullah Gülen Hoca Efendi de katıldı.
Tuzluçayır’da temeli atılan, bitişik nizam ‘cami-cemevi projesine’, Alevi dostlarımızdan
tepkiler gelmişti. Pennsylvania’lı Fethullah Hoca’nın,‘3 semavi dini’
‘harmanlama’ gibi bir ütopyası vardı! Hatta Papa’ya, Harran’da bu dinlere,
görevli yetiştirecek ilahiyat üniversitesi kurmayı teklif etmişti. İstanbul’da
da Hıristiyan din adamlarıyla buluşmuştu. Hoca Efendi Cemaati’nde, bunun kod
adı ‘dinler arası diyalog.’
IŞIK EVLERİ
Hem İsa’ya, hem Musa’ya
yaranamayacağına kanaat getiren hocanın rotayı değiştirdiği anlaşılıyor. Yargı,
Emniyet, MİT gibi kurumlara konuşlandığı iddiaları yanında, Alevilere sızmaya
mı gelmişti sıra? Yoksa Gülen, ‘ışık evlerine’, şimdi de ‘cem evlerini’
eklemlendirmeye mi çalışıyordu acaba? ‘Cami yanında cemevi olursa kabul görür’
tarzı yaklaşım, inanç özgürlüğüne karşı bir darbedir. Aynı evsafta bir cami ve dede
evi mi olacak sonuçta? Yoksa cemevi, caminin yanında ‘müştemilat’ gibi mi
kalacak? Hani Başbakan Erdoğan, Karacaahmet’teki dede evine ‘ucube’ diyecek
kadar da Aleviydi ya! Sonra cemevinin elektrik ve suyu, kaçak olarak camiden mi
çekilecek? Gülen okullarındaki gibi cemevi, bilgisayarlarla mı donatılacak? Dil
ve fen laboratuarları da kurulacak mı? Efendi hoca bağlama çalıp, semah mı
dönecek? ‘Fethullah Hoca’, bundan sonra ‘Fethullah Dede’ de mi olacak?
NİSPET VERİR GİBİ
Bu girişim, Ramazan ile Muharrem’i
yan yana getiriyor gibi bir izlenim uyandırsa da, yeni versiyon, bir
asimilasyon politikasıdır. Camiyi, cemevinin hamisi durumuna sokuyor çünkü.
Göstermelik yakınlıklarla, geçmişin izlerini silmek kolay değil. Cemevlerine
‘ibadethane statüsü’ verilmedikçe, ayrımcı politikalardan vazgeçip, Alevi
yurttaşlarımıza da müdür, vali, general, bakan olma yolu açılmadıkça, nüfus
kâğıtları elden geçirilmedikçe, nispet verir gibi 105 bin civarında personeli,
4,5 milyar lirayı aşan bütçesiyle, Diyanet İşleri Başkanlığı, sadece bildiğini
okudukça yol alınamaz, haksızlıklar giderilemez.
GEZİ PARKI
Başbakan Erdoğan, “Birilerinin
sesi çok çıkıyor” diyor. Aynı Başbakan, pazartesi günü ‘demokrasi paketini’
açacak. Bu nasıl bir paradoks, ne menem bir dilemma birader! İçerde, “Koalisyon
istikrarı bozar” argümanını getiriyor. Dışarıda, Suriye’ye dalmak için “Her
türlü koalisyon içinde yer alırız” buyuruyor. Böyle bir dış koalisyonun,
memlekete yansıması nice olur? Galiba bu ‘demokrasi paketi’ de Gezi Parkı gibi
bir açılıp, bir kapanacak. Paketten önce, okyanus ötesinden gelen ilk Alevi
açılımını müşahede ettik! Cemevleri, Femevleri mi olacak yoksa?
Mert Ali Başarır
0 comments
Write Down Your Responses